logo

Devlet Sırrı

Devlet Sırrı

Devlet Sırrı

Devlet Sırrı

İçinde bulunduğumuz dünyada zihinlerimizi yöneten onlarca ambargoyla karşı karşıyayız. 

İletişim çağı dediğimiz bu çağda; mahrem kavramı, özel bilgi, devlet sırrı gibi kavramlar neredeyse rafa kalktı. Her şey herkesin elinde ve dilinde sokak dedikodularına dönüştü. Çıldırmış bir iletişimle, her gün, her an, her daim zihnimizi iğdiş eden kirli bilgilenmelerle karşı karşıyayız. 

Herkesin dünyasında bir-i “dünya” var…

Kimine göre patlayan bir bomba yüzünden devlet katil, kimine göre on minute dediği için “Sayın Erdoğan Dünya Lideri”, bir diğerine göre yok olduk gidiyoruz…

Kimilerine göre; Stratejik derinlikle yeniden Osmanlı doğuyor…

Kimilerine göre; ağır anlaşmalar, imzalar, sözler ve sözleşmeler…

Böylece hep yapılan şey tekrarlanmış oluyor; on şey verip bir şey alıyoruz. Devletin bir birimi diğer birimine operasyon yapıyor. Genelkurmay başkanı ve onlarca paşa cezaevine atılıyor. Önce savcısı oluyoruz davanın sonra kandırıldık oluyoruz… Paralel kumpaslar…

Her an her şeye açık ve her an bir bombanın patlayabileceği hassas topraklar…

Ülkeler işgal ediliyor…

Milli savunmada devrim…

Her köşeden başka bir ses yükseliyor. Her adam kendi tohumunu ekiyor toprağa ve insanlar sahte değerlerin ve yarını olmayan bilgilerin içerisinde “körleşmeye” doğru gidiyor. Bu ve benzeri lehte ya da aleyhte fikirlerin havada uçuştuğu bir ülkede ve de dünyada yaşıyoruz. Hal böyle olunca zihinlerimizin sağlıksız beslenmesi kaçınılmaz oluyor. 

Hepimizin yapması gereken en önemli şey; öncelikle birbirimizi sevmesini ve eleştirmesini bilmek. Kişi ve şahsi ihtiraslarımızdan çok ülkemiz adına kaygı ya da muhabbet duygularını dillendirmeliyiz. Hep birlikte sakinleşmeyi seçmeliyiz. Ölü eti yememeliyiz örneğin, iftira atmamalıyız, zan ile amel etmemeliyiz. Çünkü cinsiyet, milliyet, asabiyet, mezhepsel dinsel ve etnik kavramlardan kaçınabildiğimiz ölçüde aramızdaki buzları eritme şansımız olacaktır. Dinci olmak yerine dindarlığı, milliyetçi olmak yerine beni İbrahimciliği, hükümetçi olmak yerine devletçiliği, kişisel olmak yerine düşünsel olabilmeyi, ezberci olmak yerine ezber bozmayı tercih edebilmeliyiz.

Her şeye rağmen çatışmalarımızı ya da birlikteliklerimizi sağduyulu bir şekilde birbirimize aktarabilme “diline” sahip olmalıyız. Zihinlerimizi her anlamda yönetmeye çalışanlara fırsat vermemeliyiz. Takdir edilmesi gerekeni takdir ve taltif edebildiğimiz ölçüde itibar kazanabiliriz.

Gayrısı Allah’ın dilemesinden başka bir şey değil.

Fatih Alim Daşpınar

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1296 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.