logo

Erkeğin İktidarlık Sorunu

Erkeğin İktidarlık Sorunu

Erkeğin İktidarlık Sorunu

erkegin iktidarlik sorunu

Dünyanın en karmaşık aile ilişkilerinin yaşandığı yer Türkiye desem çok abartmış olmam. Üstelik en çok övündüğümüz şeyin aile bağları olduğu gerçeğinin karşısında bunu savunmak biraz cesaret işi. Değişen dünyada Türk halkının nereye sürüklendiğini yakından incelediğimizde durumun hiçte iç açıcı olmadığını görebiliriz. Dedelerimizin 9,2 çocuk ortalaması bizim jenerasyonda 1,2’dir. Boşanma sürekli dikey büyümededir hem de rekor hızında. Kadın mutsuzdur, erkek mutsuzdur. Her iki kesimde ahlaksızlığın pençesindedir. Aile ilişkileri zayıflamıştır. Komşuluk hukuku neredeyse bitmek üzeredir. Kocasını avucunun içinde tutmaya çalışan kadın ve o kadını mutlu etmek için olmadık varyasyonlara giren erkek vardır yenidünyada. Mekanik bir hayat. Ruh iklimimizde asla yeri olmayan karmaşık ve bizi alabildiğince mutsuz eden bir hayat modeli. Dışarıda kalan anne-baba eş-dost kardeş-arkadaş hiç ama hiç önemli değildir. Hesaplı ziyaretler, sembolik gün ve geceler, küçük mutluluk dokunuşları arada bir sabah kahvaltıları, çaylar dedikodular. Eşya övünmeleri, kadın üzerinden yürüyen bir hayat çarkı. Bu örnekleri çoğaltmak ve bu önemli meseleye neşter vurmak çok önemli lakin editörden fırça yemekten bıktım. İş sahası kadının ruhsal ve kadınsı kimliğini ciddi manada yıpratırken işsizlik oranlarında erkek sayısı çoğalmış kadın sayısı azalmıştır. Çalışanlar arasında kadın ayak işlerinde hep tercih konusudur. Anne olan kadın, sultan olan kadın, eş olan kadın, yuvanın mihenk taşı olan kadın çetrefilli dünyada kendini aramaktadır ne yaptığını hiç bilmeden ve onu bu sahaya iten erkek, mutlu olacağı kadını aramaktadır dizinin dibini görmeden. Arada kalmışlığın karanlık labirentlerinde çok ciddi buhranlar yaşayan ama yaşadığı şeylere de doğru çözümler üretemeyen bir topluluk haline gelmiştir Türk halkı. Din adamları, eğitmenler, sosyologlar, psikologlar ve devlet bu önemli konuya çözüm üretmeyi bırakın, teşhis koymaktan bile acizdir. Türk halkı bedeni doğulu olan, ruhu batılı normlarla şekillendirilmeye çalışılan bir konumdadır. Hal böyle olunca çok ciddi sorunlar yaşamaktadır. Zina almış başını gitmiştir, boşanmalar, cinayetler, aldatmalar, sapıklıklar, toplu öldürmeler, intiharlar sınırsız bir hal almıştır. Türk halkı Arap, Pers ve Kürt halklarıyla dinsel ve cinsel yakınlık içerisinde olmasına rağmen medeni kanundan sonra büyük bir ayrılığın içine girmiştir-girdirilmiştir. Bulunduğumuz yerden batıya doğru gittikçe, insan hakları pozitif ayrımcılık mantığıyla kadından yana, doğuya doğru gittikçe pozitif ayrımcılık erkekten yanadır. İşte tam bu noktada nereye nasıl bakacağını şaşıran Türk erkeği yatağını bulamayan su gibi bendini aşacağı günü sabırla beklemektedir. Şaşkındır, mutsuzdur, esirdir, otoritesini kaybetmiştir, hâkimiyetini ciddi anlamda yitirmiştir. Eşit olmayan hayat şartlarında kadın-erkek eşittir safsatasına karşı çıkacak bilgisi, ilgisi, takati bile kalmamıştır. Karısından korkan, toplumsal baskılardan çekinen, kendi iç değerleriyle barışık olmayan, yalana, zinaya, gayrı meşruya yönelen Türk erkeği bi-çare ve bi-gane bir hayat yaşamaya kendi kendini mahkûm etmiştir. Oysaki erkek reistir. Evinin ve efradının hamisidir, başbakandır, kraldır, cumhurbaşkanıdır. Öncelikle bu kavrayıcı kimliği ciddi manada ele almak lazım. Yeryüzünde insanlar ve memeliler arasında tek eşliliğe mahkûm edilen tek millettir Türk milleti. İnançsız değil ki zina ile barışık olsun. Doğulu değil ki başka eşler alabilsin. Türk olmak ne garip şey anne. Batıda ve tesirindeki tüm ülkelerde erkek ya da kadın dilediği insanla birlikte olabilir. Arap toplumunda ise çok evlilik oldukça normaldir. Kargaşa çıkmadan bir kadın gururlu ve onurlu bir şekilde yanında üç kumasıyla birlikte erkeğinin arkasından yürüyebilmektedir. Peki Türk erkeği ne yapmaktadır? Türk erkeği de benim gibi Arapların arkasından aval aval bakıp yav hatun şu ahengi görüyor musun demekle yetinmektedir. Dilerseniz bu uzun sorunun cevabını siz verin…

Bütün bu iktidar çatışmasında yüce Allah ne söylemektedir. Kimi kime niçin emanet etmiştir? Kadın erkek eşit midir? Erkeğin hakları Kuran-i manada koruma altında mıdır? Bu soruları çoğaltabiliriz. Hayatımızı doğrudan etkileyen yaşam kalitemizi, sosyal ilişkilerimizi, statümüzü, mutluluğumuzu ve topluma olan sorumluluğumuzu yakından ilgilendiren aile hayatımız neden yerli yerinde değildir? Elbette olmaz. Daha lise çağlarına yeni gelmiş bir kızın başını okşayan baba; kızım ekmeğini eline almalısın, kimseye güvenme, ne olur ne olmaz gibi yersiz yüklemelerle daha körpe yaşlarda kızını erkeğe düşman hale getirir olmuştur. Anne kızını verirken aman kızım kocana annesine babasına saygılı ol yuvanı bozma demek yerine; ‘kızım sana bir şey derlerse haberim olsun, dayanamazsan çık gel ben sana bakarım’ diyerek kendi kızını gayya kuyusuna doğru çekmektedir. Bizim annelerimiz hayâsından babalarımızın adını çağırmadı, efendi dedi. Beraber yürümek zorunda olduğunda bir adım geriden yürüdü. O yüzden sekiz, on çocuğu büyüttü. Eşine hiçbir zaman asi olmadı. Atasına uydu, rabbinin emrine uydu sabretti. Hem de şimdilerinin hayal bile edemediği şeylere sabrettiler. O günler bitti şimdi yeni bir dünya var. Hakları eşit, hatları eşit, erkeğin savaş alanına dâhil olmuş bir kadın var. Her şey madde ile kıyaslanır oldu.  Mesleki evliliklerin, mekanik ya da aşırı duygusal yakınlıkların, aklın ve ahlakın devre dışı bırakıldığı, akil adamların tavsiyelerine itibar edilmediği evliliklerin neticesi ancak hüsran olur ve oldu da.

Bir toplumda zina normal hale gelmişse o toplum çökmüştür. Bugün toplumun dinli-dinsiz %70-80 zina yapıyor. Bu toplum ve belamlaşan din adamları zinaya ses çıkarmıyor. Allah’ın helal kıldığı her yönüyle erkeğin lehine olan çok evlilik öcüymüş gibi gösteriliyor. Kuran pozitif ayrımcılığı yaradılışı gereği erkekten yana kullanırken medeni kanun erkeği köleleştirip kadından yana kullanıyor. Peki, ne oluyor kadın mutlu mu? İmkânı artan kadının itirazının artması niye? En ufak bir şeyde kocasını neden terk ediyor kadın. Neden zina çoğalıyor, normalleşiyor, meşrulaşıyor. Neden? Neden? Neden?  Allah’ın ayetleri insanların işlerine geldiği şekilde okunuyor. Din insanların arzuladığı şekilde yorumlanıyor. Din adamları TAÇ takmaktan vakit bulup TAŞ yiyebilecekleri hiçbir yoruma girmiyor. Ürküyor, korkuyor, kaçıyor. Vallahi böyle yapanların kaçacak ve yatacak yerleri yok.

Yüce Allah: Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Nisa 129)

Bırakın çok evlilik var mı yok mu tartışmasını. Çok evlilik bal gibide vardır. Erkeğin asla terk etmediği bir şeydir çok evlilik ya da gizli ilişkiyle farklı insanlara yönelme. Bir şekilde erkek kendine verilen yaradılıştan gelen hakkı, ya meşru kullanır (Türk erkekleri hariç) ya da gizlice zinaya yeltenir. İşte burada Allah’ın hükümleri çok açıktır. Başka ayette geçen ikişer, üçer, dörder ayetine girmeye bile gerek görmüyorum. Allah isteseniz de adil olamazsınız diyor. Buradaki önemli nokta Allah’ın kadının ve erkeğin yaradılış formunda olan meyyal yapısını bilmesidir. Birine aşırı meyledipte öbürünü terk etme diyen Allah nasıl olurda başka ayette önünü kesmek ister. Ki ‘eğer adil olmaktan endişe ederseniz bir tanesiyle yetinmeniz sizin için daha hayırlıdır’ ayeti de hiçbir şekilde engelleyici ve hüküm içerikli bir ayet değil iken. Erkeğin hamiyet ruhunu, kadının sığınmacı güdüsünü bir kenara koyup aynileşen ünisex bir toplum üretmek felaketten başka bir sonuç getirmez.

Kadını erkekle eşitlemeye çalışmak bir yönüyle kadını erkeğin seviyesine çıkarmak erkeği de kadının seviyesine çekip güçsüzleştirerek hak hukuk anlamında güdükleştirmek bir millet için çöküşün ve yok oluşun kolaylaştırılmasıdır.

Fatih Alim Daşpınar

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1895 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.