logo

Ey Fezayı Avuçlayan Kudret!

Ey Fezayı Avuçlayan Kudret!

Ey Fezayı Avuçlayan Kudret!

Ey Fezayı Avuçlayan Kudret

          Modernizmin yırtıcı pençesine kendini kaptırmış Müslüman Milleti, acısı sonradan çıkacak bu keyfi daha ne kadar yudumlayacak, bu zehirli bala bulanmış hapı daha ne kadar yutacak?

          Batılılaşma kumaşı ile üstüne biçilen bu cafcaflı batıllaşma elbisesini daha ne kadar taşıyacak? 

          Çağdaşlık adına boyanın palyaçoya çevirdiği suratlar, hayat adıyla harcanan küsuratlar ve hiçbir zaman şahlanamayan katırlaşmış kıratlar el üstünde. 

          Ey Rab, Bu “kükürtlü duman” ne zaman dağılacak?

          Paranın paçavraya çevirdiği onurlar, lüksün fukaraya ördüğü surlar ve hayânın reddettiği kusurlar baş tacı?

          Ey Rab, bu “zehirli kıymık” beyinlerden ne zaman çıkacak?

          Milletimize dayatılan bu modernizm, aslında küfür ateşiyle kâfir kazanında Müslüman aşı pişirmenin ta kendisidir. Modernist aşçıların yaptığı, bu aşa el altından domuz eti ilave ederek Besmele ile ikram etmek, arından da Elhamdülillah’ı söyleterek onu yudumlayanın kendisini şükrün zirvesinde hissetmesini sağlamaktır. Bu hokkabaz aşçı bunu başarmıştır da.  Bu aşı Müslüman içmiş ve karnını doyurmuştur.  Hem lâfzen de olsa ritüelini yerine getirerek kendisini rahatlatmıştır da. Şimdi, evet şimdi vakit şekerleme vaktidir. 

          Ben mi?

          Maalesef ki biz de bu aşı -her ne kadar inkâra çalışsak da- kepçe ile olmasa bile kaşık ile içenlerdeniz. 

          Sen mi?

          Haydi, sen de dön bir bak kendine nasıl da benzemişsin efendine. Haklısın her insan benzer zamanla efendisine. Evet, her insan benzer zamanla efendisine…

         O mu?

          O da kendisine sunulan her türlü keyif verici nimeti elinin tersi ile iterek inandığı davanın ağır yükünü taşımaya talip. Rableşme gayreti içindeki insanın göğe dayadığı merdivenlere inat toprağın altına inen mekânlarda yaşar. Elinde gökler inşa edecek imkânı olsa bile o bu münzevi hayatın huzuruna koşar. 

         Adsızdır. Namı da yoktur. Çoğu kez yaşadığı bile unutulur. Bazen yanında olanlar bile varlığını fark edemez. Çöle hayat verir kimi zaman. Nehirler duasıyla kıyısından geçer yaşamların. Alkışları ayakta tutar kralları fakat o ölür ve isimsiz bir mezara gömülür. 

          İşte bu isimsiz mezarların sayısı kadardır bizim modernizme direnişimiz. Oysa kabirler mezar taşlarıyla dolu şimdilerde… Yazık ki kaybetmek de varmış kaderde…

         Ey fezayı avuçlayan kudret!

         Ey zamanı evirip çeviren merhamet!

        Ne olur bizi de isimsiz bir mezardan haşret!

İlhan Kurt
Kağıthane İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1669 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.