logo

Getto Liseler Kapıda

Getto Liseler Kapıda

Getto Liseler Kapıda

Bir konu hakkında doğru karar vermek için konu hakkında fikri olan, istikameti teminde kanaati önem arz eden tarafları dinlemek istişareyi ilke edinen yönetim anlayışının esasıdır. “Müsademeyi efkârdan barikayı hakikat doğar” ifadesi hakikat ile gerçeğin aynı olmadığını bilenlerin künhüne vakıf olduğu bir sözdür. Temeli “Hak” olan, tüm kesimlerin hukukunu gözeten hakikat ile gördüğünden ibaret olan derinlik yoksunu gerçek ile aynı olabilir mi?

Eğitim insanın yeme, içme, barınma ve hatta manevi tarafını ortaya koyan düşünme ve inandığı gibi yaşama ihtiyacı kadar tabi bir taleptir. Hakikatin tecellisinde -hak ihlali olmaksızın- bu talebin karşılanması devletin asli vazifesidir. Son dönemde hem orta öğretim kurumlarına hem de yükseköğretim kurumlarına geçiş ile ilgili köklü değişiklikleri konuşuyoruz. Yüksek öğretime geçiş ile ilgili tarafların tam olarak memnuniyetinden söz edilemese de yine de yerleştirme de bir kriter olduğunu söylememiz gerekiyor. Ancak sınavla öğrenci alan okulları istisna tutarsak liseye geçişte objektif ve hukuka uygun bir yerleştirmeden, objektif bir kriterden söz etmek maalesef mümkün değil.

2002 yılından itibaren ama öğretmen, ama yönetici olarak liselerde çalışıyor olmanın tecrübesiyle bazı hususları tekrara düşme pahasına paylaşmam gerekiyor. Dileyenin dilediği okula -biraz da kitabına uydurarak- kayıt olabildiği dönemlerde ilk ve ortaokullarda yaşanan kayıt/bağış sorunu liselerde de yaşanıyordu. Merkezi yerleştirme sistemiyle bu sorun ortadan kalkmış, adı değişse de mantığı ortak olan sınavlı yerleştirme ile hem sınıf mevcutlarına hem de akademik seviyeye bir disiplin gelmiş oldu. Fakat niyeti bozuk güruhun sistemi tıkayan hamleleri süreç içerisinde hem akademik anlamda hem de politik anlamda bir takım mahzurların çıkmasına neden oldu. Bu mahzurların giderilmesine dönük kurgulanan TEOG ile ümitlendik. Zira bu yöntemin temel mantığı sınavla öğrenci yerleştirmek değil ortak sınavlar ile objektif değerlendirme yapmak suretiyle öğrencilerin başarı durumlarını tespit ve sonrasında liseye geçişi sağlamaktı. Eğer başarılı olunabilseydi bugün yükseköğretime geçişte yapılan değişikliğin ana eksenini bu model oluşturuyor olacaktı. Fakat ortak sınav uygulamasında yakalanan pozitif algı yerleştirme sistemindeki teknik körlüğe kurban gitti ve TEOG kanaatime göre AK Parti hükümetlerinin bu alanda ürettiği en isabetli sistem olmasına rağmen bu durum Sayın Cumhurbaşkanına izah edilemedi.

Peki, şimdi ne olacak? Sınavla öğrenci alan okulların dışında kalan liselere geçiş aynı delikten iki kere ısırılmak pahasına hiçbir objektif kriter olmaksızın salt ikamet odaklı düşünülerek merkezi bir yerleştirme ile mevzu çözülebilecek mi? Eğitim bölgeleri ayrımı, her bölgeye her türden eğitim kurumu planlamayınca talep çeşitliliği nasıl çözülecek? Mesela her ilçede ancak 1 (bir) tane bulunabilen bir meslek lisesine yerleştirme nasıl olacak?

Lise kayıtlarında arz talep dengesi hesaplanamayan kaosa ilaveten meseleye İstanbul odaklı bakıldığında “dar bölge ikamet modeli” okullarda illegal yapılanmalar için mümbit bir zemin olabilecek “Getto Liseler” ile yeniden tanışacağız. Devletin polisiye tedbirler ile asayiş sorununu çözmekte zorlandığı bölgelerde bu okulları yönetebilmek ve orada eğitim öğretim yapmak kolay olmayacak.

Öyleyse çözüm nedir?

MEB eskiden olduğu gibi merkezi ortak sınavları –adını gerekiyorsa değiştirerek- yapmaya devam kararı almalıdır. Genel başarı dikkate alınarak belirli bir puan aralığına sahip öğrenciye -mesela 450 ve yukarısını- dilediği okul ve ilçe tercihi sunmalı, o seviyenin altında kalan öğrencilere ise ilçe içerisinde tüm okullara yerleştirme hakkı tanınmalıdır.

Yol yakınken mesele yeniden tartışılarak daha büyük kazaların önüne geçilmelidir. Aksi durum Eylül ayında bir facia olacak ve siyaseten yönetilemez bir krize neden olacaktır.

İdris Şekerci
Eğitim Bir Sen İstanbul 6.Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1652 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.