logo

Halk Oylamasının Ardından

Halk Oylamasının Ardından

Halk Oylamasının Ardından

Gergin geçen meclis görüşmeleri ve maddelerin tek tek oylanmasının ardından 16 Nisan’da geride kaldı. Bir önceki seçim sonuçlarına dair kamuoyu araştırma şirketlerinin mahcubiyeti bu kez yaşanmadı. Şirketler sonucun 52-55 aralığında evet lehine çıkacağını aylardan beri söylüyorlardı. Fakat ihtiyat payı olarak insanların görüş belirtmek istemedikleri buna bağlı olarak bir dip dalga oluşabileceği, dolayısıyla anketlerin gösterdiğinden başka türlü bir netice çıkabileceğini de ekliyorlardı. Öyle olmadı netice. Sahada takip edilebildiği gibi evet yönünde az bir farkla sonuçlandı.

15 Temmuz rüzgârını arkasına almış AK Parti’nin çok daha rahat kazanacağını düşündüğü referandumun az bir farkla bitişi iktidar çevrelerinin de biraz morallerini bozmuş gözüküyor. Muhalefet ise sandık başkanlarının kusuruyla başlayan işlere ve YSK’nın önceki değerlendirmelerinin tam tersine verdiği kararlara da hiddetlenerek Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar işi götüreceğini duyuruyor.

Son üç referandumu kaybeden taraf olarak CHP, değişimi değil statükoyu desteklediği her sandığın aleyhine sonuçlanacağını acaba görmüyor mu? Aynı CHP, ülkenin sorunlarıyla baş etmek için denge-kontrol mekanizması iyi kurulmuş bir başkanlığın neredeyse vazgeçilmez olduğunu, koalisyon yıllarını ülke insanın hep kaos, kör çekişme ve kriz olarak hatırladığını bilmiyor mu?

MHP, cumhurbaşkanlığı sistemi için yeşil ışık yaktıktan sonra artık geri dönülmez bir yola girileceği ve bunun her halükarda halkın teveccühüyle karşılanacağı belliyken, CHP ısrarla süreci sabote etmenin dışında ne yaptı? Sosyal demokrat görüşlerin müzakerelere dâhil olduğu, halkın özgürlüklerinin, hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının güçlü biçimde vurgulandığı, meclisin doğrudan ve dolaylı biçimde kimseye bağlanmayacağı bir sistemin var edildiği değişiklikler uzlaşma ve CHP‘nin de katkısıyla referanduma gitse karşımıza nasıl bir tablo çıkardı?

Askeri bir darbe teşebbüsünü püskürtmüş bu millet, önüne getirilen bu sistem değişikliği paketini, Erdoğan’dan başkası için kabul eder miydi acaba? Sayın Cumhurbaşkanı’nı işin dışında tuttuğumuz hiçbir oylamada böylesi bir anayasa teklifinin halkın teveccühüne mazhar olmayacağı gün gibi meydanda. Bu toplum güçlü ve karar alabilen iktidar isterken, evet oylarının son derece sınırlı bir düzeyde kalışı bir çelişki gibi mi gözüküyor bazılarımızın gözlerine? Doğrusu ben kendi adıma, sonuçları okurken bir çelişki değil halkın kullandığı oyda son derece derinlikli bir tasavvur ve strateji görüyorum.  

Denetim konusunda hayli sorunlu gözüken, güçler ayrılığı meselesi bulanıklık arz eden ve uzlaşma arama zorunluluğu pek bulunmayan bir cumhurbaşkanlığı modeli Erdoğan’ın kişiliğine duyulan itimat sayesinde artık yeni sistemimiz haline geldi. Sistem değişikliklerinin kişilerle kaim olamayacağını bilecek kadar feraset sahibi bu millet, açık desteğini iktidar partisinden yana kullandıysa verilen açık krediyi değerlendirmek için her zamankinden daha sorumlu olmaya ihtiyaç yok mu?

Toplumun öteki yarısı yani %49, yeni modelin tüm vatandaşlarımızın hukuklarının korunmasında, seslerini, meselelerini duyurmakta, ekonomik kalkınmadan elde edilecek refah payından istifade etmekte, eşit yurttaş olmanın güvenini hissetme yolunda bir iyileşme gördüğü ölçüde yeni sistemi sahiplenecektir. Bu tarihten itibaren zaten kendini kötü hissetmeye eğilimli % 49’u ötekileştirme anlamına gelecek her tür muameleden uzak durmak ve bununla ilgili tedbirleri almak iktidarın sorumluluğundadır.  

Sonuçların bize gösterdikleri arasında yeni bir seçmen profilinin AK Parti iktidarıyla beraber son 15 yılda iyice açığa çıktığı ve bu kitlenin eski geleneksel kalıplarla tarifinin onları anlatmaya yetmediği gerçeği var. Ülke nüfusunun matematiği değişiyor ve son yıllarda kalitesi tartışılsa bile eğitim oranlarıyla ilgili büyük sıçramalar kaydediliyor. % 40’a yaklaşan lise ve üniversite mezunu, çoğunluğu kentlerde yaşayan bir nüfus geliyor. Seçimlerin belirleyicisi olacak bu kitle demokrasiden, özgürlükten, eşit muamele görmekten ve hukukun üstünlüğünden bahsederek yeni Türkiye’nin yönünü de gösteriyor.

Siyasi partilere minnet duyma ve ideolojik sadakat gibi kavramlar yeni seçmen kitlesinin kitabında pek bir şey ifade etmiyor. AK Parti 15 yılda Türkiye’ye sınıf atlattı. İktidarının 13. yılında bile %50’ye yaklaşan oy oranıyla yola daha yeni çıkmış gibi güçlü görünen bir parti, son referandumun sonuçlarına bakarak yaptıkları siyasetin ve ülkeye kazandırdıklarının halk tarafından takdir edilmediğini herhalde söyleyemez.

Bu ülke AK Parti’yle ne çok şeyin değiştiğini, vesayet sisteminin kökünden yıkıldığını, dindar insanların horlandığı eski kağşamış sistemin tarihin çöp sepetine uğurlandığını görüyor. Ama standartları yüksek, ikiyüzlü Avrupa’nın bize biçtiği değil, bu ülkenin onurlu insanlarının hakkı olan özgürlükçü bir devlete olan özlemleri var. Hukuk devleti tarafından vatandaşlarının hakları güvence altına alınmış, kimsenin insafına terk edilmemiş bir yönetimi sağlama yolunda da AK Parti’nin atması gereken adımlar var.   

Ahmet Çağan                                                                      

Etiketler: » » » » » » » »
1448 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.