logo

İfade ve İstifade Prensibi

İfade ve İstifade Prensibi

İfade ve İstifade Prensibi

“Ya faydalı ol, ya istifade et”

Bulunduğumuz ortama faydalı olmak veya oradan istifade etmek anlamında kullandığımız “ifade ve istifade prensibi” hayatımıza taşındığı ölçüde, zamanımız değerlenir ve biz gelişebiliriz. İmam Rabbanî hazretlerinin Mektubat-ı Şerif olarak meşhur olan eserinden ilhamla bu prensip şekillenmiştir. Zira İmam Rabbani Hz. etrafındaki insanlara yazdığı mektuplarda öylesine derin ilmî, itikadî, şer’î ve tasavvufî mevzuları işlemiştir ki, biz hâlâ bu mektuplardan ilmi birer kaynak olarak istifade etmekteyiz. O her mektubunda muhatabına azamî faydayı sağlamaya çalışmış, onun ve bölgesinin ihtiyaçlarına işaret etmiştir.

İnanan insan, bulunduğu yere bir mana kazandırmalı ya faydalı olmalı veya istifade etmeye gayret ederek farkındalık oluşturmalıdır. İnsan hayatı, zaman dilimlerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz her an değerlidir ve hedeflerimize ulaşmak için kullanılmalıdır. Ebedî hayatı kazanma gibi bir gaye ve derdi olan insan, her dakikasını gelişim, iyiye doğru değişim, dünya ve ahiret sermayesi için bir fırsat bilmelidir. Mü’min, içinde yaşadığı durumu çok iyi algılamalı, hata yapmamaya gayret etmeli ve bütün hedefi iyilik olmalıdır.

Her anını en güzel şekilde değerlendirme arzusu, kişinin maddî ve manevî gelişiminin motoru haline geldiğinde, çok verimli bir yola girilmiş olur. Bu anlayışla devam edenler, insanlığa kalıcı eserler bırakabilmişlerdir. Fanî hayatta vaktini boşa harcayanlar da, hiçbir eser bırakamadıkları için unutulmaya terk edilmişlerdir. Bu dünyaya herkes, verilen kapasite ve kabiliyeti en iyi şekilde değerlendirebilmek için gönderilmiştir. Kendini gerçekleştirmek ve unutulmamak için Peygamberimiz (s.a.v.)’in sadaka-i cariye olarak ifade ettiği kalıcı bir eser bırakmalıdır. Sadaka-i cariye yani öldükten sonra amel defterinin açık kalmasına vesile olacak, hayırlı ilim, evlat veya inananların istifade edeceği hayırlı eserler, ifade ve istifade prensibinin boyutlarını ve anlam dünyasını ortaya koyması açısından önemlidir. 

Bulunduğumuz sosyal ortamlarda da bu prensip işletilecek olursa verimlilik artar. Bu zemini oluşturabilmek için tanışma ve güzel iletişim çok önemlidir. Bu noktada “ön yargı” ve “ön fikir”lerden uzak durmalı genellemelerden sakınmalıyız. Tabii ki bu, tedbiri elden bırakma anlamına gelmez.

İnsan herhangi bir konu hakkında olumlu veya olumsuz hüküm vermeden önce, çok iyi araştırmalı, kimin sözüne itimat edeceğine dikkat etmelidir. Nitekim bu konuda ilahi rehberimiz şu uyarıda bulunmaktadır: “Ey inananlar! Eğer işin aslını bilmeden gerçeğin dışına çıkmış biri, size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz” (Hucurât Suresi 49/6). Yani kimin sözüne güveneceğimiz noktasında bilhassa fitne dönemlerinde çok dikkat edilmelidir. Bu ayet-i kerime, durum teorisiyle irtibatlandırıldığında daha geniş bir mana ifade edecektir.

İçinde bulunulan atmosfer, eğer herhangi bir konu hakkında hüküm vermeyi gerektiriyorsa; deliller iyi toplanmalı ve değerlendirme net bir şekilde yapılarak doğru karar verilmelidir. Yoksa hatalı iş yapılarak onulmaz yaralar açılabilir.

Has bahçe olabilmek için bahçıvanın özverili çalışması gibi, her birimiz kendimizi en iyi şekilde yetiştirip, geliştirerek ifade ve istifadeyle ilahi rızayı kazanmaya vesile olacak davranışları artırmalıyız.

Dr.Hüseyin Emin Sert
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
İnsani ve Sosyal Gelişim Uzmanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2052 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.