logo

MEB’DEKİ DEĞİŞİM DALGASI “BİZ”E ZARAR MI VERİYOR

MEB’DEKİ DEĞİŞİM DALGASI “BİZ”E ZARAR MI VERİYOR

MEB’DEKİ DEĞİŞİM DALGASI “BİZ”E ZARAR MI VERİYOR

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürürlüğe girdiğinde hep birlikte umutlandık. Eğitimden sağlığa, güvenlikten imara hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacaktı. Hep işlerin yavaş gitmesinden, hantallıktan rahatsızlık duyuyor; işleri savsaklayan ve insanlara bu haliyle yılgınlık ve bıkkınlık getiren bürokrasiden şikâyet ediyorduk. Artık bu şikâyetlerimiz sona erecek, bu tıkanıklıklar hızla aşılacaktı.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, anılan gerekçeler ve bilemediğimiz başkaca nedenler ile icraya dönük yeni bir yapılanma ile bakanlıklara, özel sektörde ismi öne çıkmış, kimi Ceo ve patronlar atayarak başladı değişime. Milli Eğitim’e belli ki bu gerekçeyle, bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışmış, devlet tecrübesi de olan Sayın Ziya Selçuk atandı. Eğitim kökenli olması itibariyle Sayın Ziya Selçuk’un MEB’in başına gelmesi toplumun tüm kesimlerinde hüsnü kabul gördü. Hakkını verelim;  Sayın Selçuk da güzel başladı. Yıllardır itibarı yerle yeksan olan öğretmenler ve dolayısıyla eğitim camiası -öğretmeni önceleyen güzel cümleler ile- ümitlendi, motivasyon üst düzeye çıktı.

Bu motivasyon, eğitim camiasında ister istemez beklentiye sebep oldu ve elde sanki sihirli bir değnek varmış gibi, MEB’in kronikleşen tüm sorunlarının bir çırpıda çözüleceği gibi bir heyecana vesile oldu. Sayın Selçuk, bir taraftan heyecanı canlı tutmaya çalışırken-zira aşkını ve heyecanını yitiren kişinin öğrenciye asla faydası olmazdı- diğer taraftan bakan yardımcıları ile başlayan merkezi teşkilatı yenileyecek bir yapılanmaya girişti. Sayın Selçuk’un “Biz insan ilişkilerine göre değil, yetenek ve kabiliyetine gör bir yerlere gelecek insanlar istiyoruz!” mealindeki sözleri bizi bir nebze rahatlattıysa da 2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi Bulma Çalıştayı’na davet edilen geniş katılımcı listesine bakıldığında bu listede niçin yer aldığını anlayamadıklarımız ve niçin orada olmadığını kavrayamadıklarımız bizi yeniden tedirginliğe sevk etti. Örneğin bu Çalıştayın başta konularından biri olan müfredat konusu Talim Terbiye Kurulu’nun alanı olmasına karşın Kurul’dan hiçbir yetkilinin davetli listesinde yer almaması bizim bu anlamdaki haklı tedirginliğimiz için yeterli bir veridir sanırım.

Merkez teşkilatında, Genel Müdür düzeyinde yapılan değişikliklerde Sayın Bakan’ın yukarıda zikrettiğimiz “…insan ilişkilerine göre değil yeteneklerine göre… “ ifadesiyle somutlaşan değişiklilerde temel parametrenin “ehliyet ve liyakat” olacağı beklentimizi maalesef işin başında boşa çıkardı. 28 Şubat sürecinde genetik kodları ile oynanan -memleket meselesi- Mesleki Teknik Eğitimin başına kendi alanında –ki kendisi bir çocuk cerrahıdır- daha faydalı olabileceği ortadayken Prof. Kemal Varın Numanoğlu’nun atanması, kişisel dostluklar ve hemşerilikler üzerinden kimi Daire Başkanı ve Genel Müdürlük atamaları Sayın Bakan’ın kamuoyunda geniş beğeni uyandıran yönetim anlayışına gölge düşürmüştür.

Ayrıca yapılan bu atamalarda;28 Şubat, 17-25 Aralık, 15 Temmuz süreçlerinde  insanları test etme bakımından  turnusol sayılabilecek dönüm noktalarında renk vermeyen tartışmalı isimlerin de olması, Sayın Bakan hakkında -bir dönemin ayrıcalıklı gazetecisi- Uğur Dündar’ın “Eğer CHP iktidarda olsaydı çok da şaşırmayacağımız bir atama olurdu” değerlendirmesi bu endişeleri daha da artırdı.

Sayın Bakan, umarım üretilen spekülasyonlara ve oluşan olumsuz havaya son vermek adına bu hızlı ve tartışmalı başlangıçtan sonra teenni ile hareket edecek bir dönüş iradesi ortaya koyar.

Sayın Bakan’ın tarzı olmadığına emin olduğum, “ben yazdım, ben söyledim, ben gönderdim, ben hallettim” yaklaşımı ile “Biz” olunamayacağını, eğitim camiasının “Biz” odaklı motivasyona  ihtiyaç duyduğu şu süreçte, “Biz” den olup olmadığı tartışmalı atamalara ve kimi esasa dönük değişikliklere/uygulamalara  artık son verilmelidir.

Hepimizin hoşuna giden güzel cümleler, etkisini yavaş yavaş kaybediyor. Geçmişin “Biz”i örseleyen “kötü cümleler” kuran irade sahipleri, bu üslupsuzlukları yüzünden kötü bilindi, kötü tanındı ve hala kötü anılıyor.

Sayın Bakan’a dair kişisel olumlu kanaatimi muhafaza etsem de şu bir hakikattir ki; “güzel cümleler kurmak kimseyi güzel yapmaz.” Güzel işler yapmak, işleri istişare ile yapmak gerekir.

Sayın Bakan’ın bu anlamda, “Bir milyon öğretmen bir milyon fikir”  üst başlığı ile öğretmenin eğitime dair yaklaşımını, var olan sorunlar bağlamında çözüm önerilerini dikkate alacağı inancımızı diri tutmaktadır. Ve biz hala ümit makamındayız.

İdris Şekerci
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
3229 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.