logo

MEB’İN PERFORMANS TASLAĞINA 24 HAZİRAN AYARI (MI?)

MEB’İN PERFORMANS TASLAĞINA 24 HAZİRAN AYARI (MI?)

MEB’İN PERFORMANS TASLAĞINA 24 HAZİRAN AYARI (MI?)

İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Hayata böyle bakıyor ve böyle inanıyoruz. Yaptığımız işlerde, ortaya koyduğumuz üretimde de farklı düşünmemiz söz konusu olamaz. Çalışan ile çalışmayanın aynı değerlendirmenin adalet duygusunu zedeleyeceğini de biliriz. Tüm bunlar ortadayken MEB’in performans değerlendirme taslağına niye karşı çıkıyoruz o halde?!

MEB, performans değerlendirme taslağını usulden bir hata ile başlayarak, kamuoyu ile paylaştı. Bu tutum tam da Mehmet Akif İnan’ın (Memur Sen ve Eğitim Bir Sen Kurucu Genel Başkanı) “Ceketi iliklemeye doğru yerden başlamak“ ifadesiyle özetlenebilecek bir yanlıştı. Zira bu taslak ile performansı değerlendirmek, temyiz çağı henüz gelmemiş öğrencinin, birbirinden çok farklı eğitim düzeylerine sahip velilerin görüşlerini esas alan bir yaklaşım ortaya konuyordu. Not ile değerlendirdiği öğrencisinin notuyla değerlendirilecek bir öğretmen öngörüyordu. Kendini değerlendirme sürecine katılacak öğrencisine bir öğretmenin nasıl objektif olabileceği de, başarısız bir öğrencinin eline geçen bu fırsatın nasıl pervasızca kullanılabilecek bir silaha dönüşebileceği de hesap edilmemişti. Hangi velinin öğrencisinden azade objektif katkı sunabileceği de ayrı bir muammaydı.

Eğitim camiasının tamamını karşısına alan Bakanlık aynı anda Türkiye’nin dört bir tarafından tepki almasına rağmen, bu tepkiyi anlamak yerine anlamlandırma yanlışına düşerek, “Küçük bir azınlığın tepkisi..” ifadesini kullanıyordu birinci ağızdan. Her gün bir çalışanı, şiddet mağduru olmasına karşın ufacık bir sahiplenme emaresi göremediğimiz Sayın Bakan’ın, eğitim camiasının kahir ekseriyetini oluşturan, yetkili sendika -Eğitim Bir Sen- üzerinden,  her gün bir yenisiyle muhatap olduğu şiddet ile canı yanan öğretmenin, meclisten yasa beklentisini ve yeterince tartışılarak olgunlaşmamış -bu haliyle- ancak bir ucube olabilecek performans taslağını kabul etmediğini özgür iradesi ve imzalarıyla ortaya koyduğu tepkiyi -vaktinde- anlaması beklenir.

Eskiden “Ah şu öğrenciler olmasa okullar ne güzel idare edilirdi!” repliğini sık sık tekrarlardık işin zorluğunu dile getirmek için. Uzun zamandır –maalesef- tabandan uzak masa başında planlanmış mühendislik hesaplarla sahada karşılığı olmayan uygulamalar yüzünden Şu Bakanlık olmasa Milli Eğitim ne güzel de yönetilir!” deme noktasına geldik. Performans değerlendirme taslağı da her seferinde sil baştan değiştirilen yöntemler de Nurettin Topçu’nun “Eğitimin iki temel problemi var; Biri eğitim diğeri sistem!” dediği noktaya geldik. Dip göründü. Bundan sonra doğru adımlar atılamazsa korkarım deniz bitecek.

Her seçim, yeniden başlamak için bir fırsat, dünün hatalarını telafi için bir imkândır. Sayın Bakan’ın, Anadolu Ajansı “Editör Masası”nda kurduğu cümleler, inşallah bir niyet tashihinin emaresidir. Sayın Bakan, performans değerlendirme ile ilgili kamuoyuna yansıyan eleştirilere ve tepkilere neden olduğu sorulduğunda; “Öğretmenlerimi rahatsız edecek, onların istemeyeceği bir şey yapar mıyım? Hayır, hiç yapmayız!” diyerek yüreklere su serpmiştir. Bu yaklaşımın eğitime dair her alanda referans olmasını, bu cümlelerin seçim sürecinde kurulmuş cümleler olmadığına inanmak istiyoruz.

Milli Eğitimde yapılan bu ve benzer hatalı adımların yanı sıra memurun iş güvencesini tehdit eden dilin de doğrudan sandığa yansıdığını, ihsası rey derecesinde kanaati ortada olan bir dost tavsiyesi olduğunun bilinmesini isterim.

Umarım 24 Haziran’a giderken, yarının dünyasına sözü olacak bir liderin elini zayıflatan bu basiret ve feraset yoksunu uygulamalar terk edilir.

Çalışanı sahiplenen, derdiyle ilgilenen ve çözümü çalışan ile birlikte arayan bir anlayış hâkim olur.

İdris ŞEKERCİ

EBS İstanbul 6 No’lu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » »
2622 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.