logo

Müslüman Bir Delikten Bir Defa Isırılır

Müslüman Bir Delikten Bir Defa Isırılır

Müslüman Bir Delikten Bir Defa Isırılır

Müslüman Bir Delikten Bir Defa Isırılır

Değişimlerin kolay olmadığını bilmeyenimiz yoktur. Değişimin odağında milletin değerleri ve kazanımları varsa ve prangalardan kurtulma arifesinde iseniz, zorluğun katlanarak daha bir çetin geçeceğini söyleyebiliriz.

Türkiye vesayetin birçok çeşidi ile yüzleşti. Bu günlerde yaşananlar gösteriyor ki, kendi iç vesayet odaklarını kırabildiği oranda -tam bağımsızlığa geçiş sancısı diyebileceğimiz- bu zorlu süreçten çıkabilecek. 7 Haziran seçimleri ve sonrası yaşananlar gösteriyor ki, Milli Şair Akif’in dizelerinde;

“Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
………
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk
Sade bir hadise var ortada vahşetler denk.”

diyerek tarif ettiği, bu kadim toprakların bildik düşmanlarının, tekrar elbirliği yaparak millete diz çöktürmenin hesabı içinde olduğu bir cendereden geçiyoruz. Dün millete diz çöktürmek için içeriden mandacı zihinler bulan müstevliler, bugün “blok siyaset” argümanı etrafında milli ve yerli olanı denklem dışında bırakmak için ne yazık ki bize benzeyen renkleri de kullanarak “kaybettireni bizden, kaybedeni bizden ama kazananı dışarıdan” olacak bir siyaset güdüyor. Blok siyaset ile milletin bileğini bükemeyeceğini anlayan bu unsurlar, normal yollarla başarılı olamayacakları anlayınca yöntem değişikliği yaparak “Blok Siyaset” in yanı sıra  “Blok Terör” unsurlarını devreye sokarak, “at izinin it izine karıştığı” bir kaos oluşturmanın peşindeler. Böyle günlerde insanın dostunu tanıması, yürüdüğü yola bakarak değil, yöneldiği istikamete ve yönüne bakarak anlaşılabilir.

“Müslüman bir delikten bir defa ısırılır” diyor peygamberimiz. Tecrübe dediğimiz şey de bu değil midir?

Hep aynı noktadan gol giyen bir takımın galibiyet elde etmesi mümkün müdür?

60’lı yıllarda millete yüzünü dönen iktidarı devirmek adına kirli operasyonlar yapanlar, 12 Eylül için ortam hazırlayanlar, millete 28 Şubat soğuğunu yaşatanlar, 27 Nisan e-muhtıra ile millete ve milletin seçtiklerine ayar vermeye çalışanlar, 17-25 Aralık operasyonları, Uludere hadisesi, Suruç katliamı ve son olarak Ankara Gar meydanında gerçekleşen katliam; hangi pay’dan-kim ya de kimler tarafından- yapılırsa yapılsın, aynı payda’ya -bu millete diz çöktürmek isteyenlere- hizmet ettiklerini söylemek sanırım çok iddialı olmaz.

Eski bir istihbaratçı, “Bir olay olduğu zaman çok kısa mantıkla düşüneceksiniz; Kimin işine yarar? Kimin işine yaradığını biliyorsanız, kimin yaptığını da aynı adreste bulabilirsiniz” diyerek aslında bize tünelin ucunu işaret ediyor. Bugün, geçmişte olanların kimin işine yaradığını ve kimlere hizmet ettiğini anlayabiliyorsak, son süreçte karşılaştığımız olayların da bir “tekerrür” olduğunu görmeliyiz. Eğer ibret alır, doğru yön ve istikamette olarak kendimize bir yol çizebilirsek, bu zeminden -tüm patinajlara rağmen- çıkabiliriz. Ancak kendi sığ çatışma alanlarımıza hapsolur ve fotoğrafın büyüğünü göremezden gelirsek bir kez daha kaybederiz. Tarihin bize yüklediği sorumluluğun altında kalmakla eş değer bu durumdan kurtuluşun yolu, ortak bir tavır ve irade ortaya koyarak yerli ve milli olanı tercih ile mümkündür.

Öyleyse Yeniden Bismillah!…

İdris Şekerci

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1620 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.