logo

NEZAKET ve ZERAFET

NEZAKET ve ZERAFET

NEZAKET ve ZERAFET

Hayatımızın akışı, yaşadığımız sürece hiç bir zaman inisiyatifimiz de olmamış, bilgimiz ve arzumuz dışında birçok olaylar ile karşılaşmışızdır. Bunları kaderimiz ve bahtımız olarak da değerlendirebiliriz. Hep öyle değil midir ki, yaşadığımız dünyada irademiz dışındaki olaylardan dolayı, sevinçte ve tasa da Rabbimize sığınmayı, hep benliğimiz de taşımış ve yalnız ona teslim olmuşuzdur.

Kimi insanlar vardır, hayatları boyunca bin türlü cefa ve sıkıntı ile yoğrulur, kaderlerine razı olurlar, kimileri de yaşamlarını tamamen tesadüfler üzerine kurar, adeta bu dünyanın keyfini sürercesine hayatlarını ikame ettirirler. Tabi ki her iki seçenekte insanlık alemi için, insanlar için, bireylerin tercihine sunulmuştur.

Bir vatan evladı düşünün ki, çocuk denecek yaşta öksüz, anne ve babasından yoksun, üstelik yaşadığı topraklar üzerinde, ölümü pahasına müzmin bir hastalık ile boğuşan ve bağımsızlık mücadelesi veren Türk milleti. Ama bir o kadar vatanına ve toprağına sadakat ile bağlı, inancı tam bir OSMANLI aile portresi.

İşte bu yazım da anlatmak istediğim, bütün her şeye rağmen duygusallığını, romantikliğini, devlet adamlılığını, yardımseverliğini, cesaretini, nezaketini ve zerafetini bırakmayan, halkının ona kavuştuğu ve onu hissettiği andan itibaren bütün bu saydığım özellikleri üzerinde taşıyan, hatta eziyete ve hakarete maruz kaldığı dönemlerde dahi, bu kendine has özelliklerinden taviz vermeyen bir şahsiyet; Yetenekli, çalışkan, bilgili ve cesaretli, nazikliği ve kibarlığı, kendisi ile muhatap olan herkesi  ama herkesi derinden etkileyen bir insan.

Üstad’ın dediği gibi nezaketi, cellada “sizi rahatsız ettim” diyecek kadar derin; Duygusallığı, okyanus kadar büyük ve coşkulu. Hiç tanımadığı anne ve babasından bahsederken, daima gözlerinden yaşlar dökülen ALİ ADNAN; Toprak insanı, mütevazı taşra çocuğu, hasatını ve toprağını, hulasa ekmeğini halkı ile paylaşan yiğit adam; Büyük kararların ve büyük rakamların kahramanı, Şehit Başvekil Adnan Menderes.

Hep düşünmüşümdür; öksüz kalmanın, anasız babasız, sahipsiz olmanın, insanlar üzerindeki psikolojik etkilerini ve tabiî ki o kişilerin, şahıslarına münhasır gizemli dünyalarını. Hayatım boyunca bu insanlara karşı, yaşları ne olursa olsun hep manevi duygularım ağır basmıştır. İşte şehit başvekilimiz de halkının dünyasında, yaptığı devrimler ile taht kurmuş, onların rüyalarını ve hülyalarını dolduran her şeyi onlara vermeye çalışmış, adeta onunla yaşadığı ve hiç bir zaman eksikliğini gideremediği aile sevgisini, yani “karşılıksız sevme duygularını” büyük Türk milletinin şahsına olan derin ve samimi muhabbetlerinde daima hissetmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk ve tek istiklal madalyalı, çiftçi ve hukukçu başbakanı olarak, bu ülkenin kaderine ortak olmuş olan şehit başvekilimiz, ailesine, milletine, vatanına ve toprağa sevdalı idi. Elinin uzandığı her yer ihya olmuş, adeta zihni inkilap yaparak, milli şefin “beyaz treni ile kara şapkası arasına sıkışmış”, köyünden kasabasından çıkamaz olan, kasketliler diye nitelendirilen, onun gözündeki gerçek kahramanları ile berdevam olmuş, hasret gidermiş, onlara var olduklarını, bu ülke için ne kadar ehemmiyet taşıdıklarını, iktidarı boyunca hissettirmiştir.

Bu sevgi elli senedir, meydanlarda, tarlalarda, traktörlerde, kamyonlarda çoğalarak akmaktadır, bu ALİ ADNAN’a olan akde vefanın tecellisidir.

Onun hayatında ’’ÇAKIRBEYLİ’nin, ELLİ KELİME’nin, ANNE’nin, BABA’nın, ABLA’nın, TELGRAF’ın, MİLLET’in, TOPRAK’ın , ANADOLU’nun, MEKTUP’un, BERİN’in, YÜKSEL’in , MUTLU’nun ve AYDIN’nın anlamı, manası çok ama çok büyüktü. Bu kelimelerin hepsi, Şehit Başvekilimiz için ayrı bir mana ifade ediyordu. Divan edebiyatına, dolayısı ile şiire olan yakın alaka ve ilgisi, romantikliği, duygusallığı ve en önemlisi nezaketinin sebebi, yukarıdaki kelimelerin içerisinde mi saklıdır diye hep düşünmüşümdür.

“EVET” benim öksüz ve yetim başvekilim, “EVET” benim ezan şehidi başvekilim, “EVET” benim nur yüzlü başvekilim, “EVET” benim dualı başvekilim. SİZ, birileri tarafından haksız ve mesnetsiz olarak katledildiniz, o çok sevdiğiniz milletinizden iradeniz dışında koparıldınız. Bu zulmü işleyenler, sizi ve dava arkadaşlarınızı öldürenler, unutulup, ızdıraplar içerisinde gittiler. Şimdi haykırıyorum, belki siz halkınıza dönüp son bir kez, adeta Çine Çayı’nın azgın suları gibi, haykırarak ’’EY MİLLETİM’’ ben sizi çok seviyorum diyemediniz, ama bu millet, sizi ve dava arkadaşlarınızı, gök kubbenin altında her gün milyonlarca kere yad ederek, sizlere karşı olan vefa borcunu yerine getirmektedir.

Saygı ve sevgilerimle

Sadullah Fatih Kavaloğlu

Adnan Menderes ve Demokrasi Konfederasyonu Genel Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
4788 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.