logo

Oruç Tut Sıhhat Bul

Oruç Tut Sıhhat Bul

Oruç Tut Sıhhat Bul

oruc tut sihhat bul

Oruç Bedenin Zekatıdır

Oruç, mü’minin duygu ve düşüncelerini inceltir, yardım duygularını artırır, şefkat ve merhamet ahlâkını geliştirir. Açlık çekmenin zorluğunu gösterir. Fakirleri, zorluk ve darlık çekenleri düşünmeyi sağlar. Kendini nimetlerde yüzdüren, Rabbine şükrünü artırır. Oruç, günahlara karşı perde, Cehennem’e karşı kalkandır.

Zekat veren, malını kirden korur

Osmanlı Devleti fukarası, dilencisi olmayan bir devlete dönüşmüştü. Bugünün zenginlerini de aynı ahlakla ahlâklandırabilirsek, bu ülkede; ne fukara ne de dilenci kalır. Bunu da sevgi ile yapacağız. Onun için oruçlu insanın gönül kapıları açık olmalıdır.

Hoş Geldin Ya Şehr–i Ramazan

Ramazan ayı, şeytanların zincire vurulduğu, başının rahmet, ortasının mağfiret, sonunun da cehennemden kurtuluş olduğu Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından haber verilen bir aydır. On bir ayın sultanıdır. Diğer aylarda yapılan işlere bir sevap veriliyorsa, bu ayda bin, hatta otuz bin sevap verilir. Ümitsizlerin ümitli hale geldiği, ümitlilerin ümidinin arttığı, affın, rahmetin sağanak yağmurlar gibi üzerimize yağdığı bir aydır.

Allah Ramazan’ın dışındaki gecelerde bile semadan rahmet kapılarını açıp yeryüzü halkına (insanlara, cinlere) nida ederek; yok mu af dileyen affedeyim diyorsa Ramazan gecelerinde kim bilir ne nidalar oluyor ve ne af şölenleri yaşanıyordur! Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen bir hadisi şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim inanarak ve sevabını umarak Ramazan gecelerini ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır”-(Buhârî, Teravih) Allah, gecesiyle gündüzüyle, bütün Ramazan Ayını hakkıyla değerlendirmeyi nasip etsin.

Ramazan ayı içindeki oruç, Hicret’in ikinci yılı farz kılınmıştır. Sağlıklı, gücü takati yerinde ve mukim olan herkese farzdır. Orucun, insan hayatı, toplum hayatı, insanın terbiyesi, Kur’an’ın inmesi ve Allah’ın Rab sıfatının tecellisi açısından pek çok hikmet ve faydaları vardır.

Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir. Terim olarak ise, “tan yerinin ağarmasından güneşin batma vaktine kadar, bir gaye uğruna bilinçli bir şekilde yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durup nefsi dizginlemek” demektir.

“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 2/183) ayeti ile “O sayılı günler, Ramazan ayıdır. O Ramazan ayı ki insanlığa bir Rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim Ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir.” (Bakara 2/185) ayeti orucun İslam dininde farz olduğunu anlatmaktadır.

Ramazan’da, bütün mü’minler oruç tutarak, Allah’ın vermiş olduğu nimetlere karşı toplu bir şükür eda ederler. Toplu yapılan dualar, şükürler, ibadetler Allah katında daha makbuldür. Oruç da böyle kabule layık bir ibadettir. Oruç ibadetiyle beraber yapılan dualar, ibadetler ve çalışmalar Allah katında daha makbul hale gelecektir. Hayırlar artacak, rızıklar bereketlenecektir.

Şahsi olarak, insan nefsi Allah’ı unutmaya pek meyillidir. Oruç tutan kişi anlar ki, her zaman yediği halde şimdi kendini tutan biri var. Birisi için yemesini içmesini kesiyor. İşte burada sürekli Allah hatırda tutulur. Bu da bir ay boyunca Allah’ı anmak demektir.

Mide, büyük bir fabrika gibi her zaman çalışır. O çalışırken, diğer azalar ona itaat eder, onu dinler. Mide biraz istirahat etse, diğer azalar, mideye bağlı olmadıklarını, kendilerine has vazifelerinin olduğunu anlayıp, hepsi kendi lisanıyla Allah’ı zikre başlar. Bu da insan bedeninin hep birden Allah’ı zikretmesi demektir.

İnsan nefsi her zaman terbiyeye muhtaçtır

Rivayet edilir ki, nefsin komutanı olan şeytana Allah sorar: Sen kimsin ben kimim? Şeytan, sen sensin ben de benim der. Allah türlü türlü azaplardan sonra tekrar sorar: Sen kimsin, ben kimim? Şeytan aynı cevabı verir: Ben benim, sen de sensin. Sonra onu aç bırakır ve aynı soruyu sorar. Şeytan bu kez şu cevabı verir. Sen benim Rahmet sahibi Rabbimsin, ben de senin aciz bir kulunum. İşte insan nefsi, ancak oruçla kendi acizliğini, kusurunu, küçüklüğünü idrak eder. Bundan dolayı da nefsinin hâkimiyetinden kurtulmak isteyen büyük insanlar, veliler, hep oruç tutarak nefislerini terbiye etmişlerdir. Tecrübelerle sabittir ki, nefislerin terbiye edildiği Ramazan ayında suç işleme oranları daha da düşer.

Toplum içinde insanların hepsi bir yaratılmamıştır. Kimisi fakir, kimisi zengindir. Çoğu zaman zenginler fakirlerin halinden anlamazlar. Çünkü tok olan, aç olanın halinden anlamaz. Sürekli yiyen insanın merhamet hisleri zayıflar veya ölür. Oruç insana, aç olan fakirlerin halini anlatır. Onlara karşı içindeki merhamet hislerini coşturur. Böylece zenginler, ekmeği aşı bol olan insanlar, fakirleri düşünerek, onlara merhamet eder ve zekat vermeye yönelirler. Fakirler de kendilerini düşünen zenginlere karşı hürmetli olurlar. Bu durum toplum içinde büyük bir denge meydana getirir.

Kur’an’ın inmiş olduğu ay olan Ramazan’da oruç tutan insanlar, dinlenen azalarıyla Kur’an’a kendilerini daha iyi verip, onu daha gönülden okuyup dinleyebilirler. Çünkü tok olarak Kur’an okumakla aç olarak okumak arasında çok büyük fark vardır. Daha içten ve adeta bütün azalarla okunan Kur’an, sanki yeniden iniyormuş gibi okunur. Bu durum, Ramazan’ın manasını daha iyi idrak etmemizi sağlar.

Başka zamanlarda okunan Kur’an harflerine bir sevap verilirken, Ramazan’da on sevaptan bin sevaba kadar verilir. Hatta Kadir gecesinde okunan her bir Kur’an harfine otuz bin sevap verileceği Hadislerde rivayet edilir. Sadece Kur’an okumak bu kadar bereketli ise, diğer ibadetler ne kadar bereketli olur düşünmek gerekir. Bin aydan daha hayırlı olan bu ayda insan, okuyacağı Kur’an’la, yapacağı ibadetlerle seksen senelik bir ömür yaşamış gibi sevap kazanabilir.

Allah, oruç tutanların sevabı bana aittir buyuruyor. Demek ki, oruca Allah büyük sevaplar takdir etmiş ki onu hemen söylemiyor, kuluna sürpriz yapmak istiyor. Bu sürprizle kim karşılaşmak istemez ki!

Ramazan ayı yaklaşmaya başladığında gündeme gelen; ‘Bu sıcakta nasıl oruç tutacağız?’ veya ‘Şimdi oruç halde tatile de gidilmez’ gibi soru ve düşünceler de yerini; ‘Allah’ım ne büyüksün ki, bizlere bu sıcakta orucu kolaylaştırdın’ ve ‘Rabbimin rızasını kazanmak her şeye bedeldir’ tarzında ifadelere bırakmışa benziyor. Çünkü Allah-û Teâlâ, insanoğluna bahşettiği oruç tutmayı kolaylaştırmış, orucun insana sağladığı maddi ve manevi lezzetleri nasip etmiştir.

Tıp uzmanları diyor ki: Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir. Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemeti artar.

Karaciğer, oruçlu iken 3-5 saat istirahat eder, gıda depolama işine bir müddet ara vermiş olur. Bu arada, korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar. Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalp rahatlar.

Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar, damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Yani bütün gıdalar yakılmış olur. Bu bakımdan bazı hastalıklara, bilhassa damar sertliği olanlara oruç tutmak iyi gelmektedir. Oruç iken vücudun diğer organlarında da dinlenme olur. Az yemek ve oruç tutmak vücudun sıhhati için önemlidir.

Oruç tutmayanlar ya da tutamayanlar ne yapmalıdır?

Bir Müslümana oruç farzdır. Hayatında bilerek oruç tutmamış insanlar, Allah’ın geniş merhametine sığınarak tövbe ve istiğfar etmeli ve oruç tutmaya başlamalıdırlar. Çünkü bunun âhirette sorumluluğu vardır. Geçici hastalık veya özrü sebebiyle oruç tutamayanlar, iyileştikleri zaman ya da özürleri birince tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını kaza ederler.

Zekat veren, malını kirden korur

Zekat; Hür, Müslüman, akıllı, erginlik çağına gelmiş, asıl ihtiyaçlarından ve borçlarından başka nisab miktarı mala sahip olan ve malının üzerinden bir yıl geçen Müslümanların yılda bir defa, malının kırkta birini dinin belirlediği kimselere vermesi demektir. Zekat vermek farzdır.

Zekat kimlere verilmelidir?
Zekat, fakirlere, miskinlere, günlük yiyeceğini zor temin edenlere, yolda kalanlara, borçlulara, Allah yolunda cihat edenlere ve ilim öğrenenlere verilebilir. Zekat vermeye en yakınlardan başlanmalıdır.

Zekat, malın kiridir. Zekat veren, malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudun zekâtını ödemiş, hastalıklardan onu korumuş olur. Oruç tutan, vücudun zekâtını ödemiş, onu hastalıklardan korumuş olur. Peygamber efendimiz, (Her şeyin bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtıysa oruçtur) buyurmuştur.(İbni Mace)

Fıtır sadakası ne kadar verilmelidir?

Zekat vermekle yükümlü her hür Müslüman’ın vermesi gereken sadakaya Fıtır sadakası (Fitre) denir. Ramazan bayramı namazının vaktinden önce verilmesi gerekir. Bayram namazı vaktine kadar fitre verecek Müslüman’ın kendisi ergenlik çağına gelmemiş çocukları ile elinin altında çalışan hizmetçileri için fitre vermesi vaciptir. Fıtır sadakasını ailedeki her kişi için, bir fakiri bir gün doyuracak kadar vermelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu sene fıtır sadakasını 10 TL olarak belirlemiştir. Ancak bu ekonomik seviyesi alt düzeyde olanlar için en düşük miktardır. Esas ölçü şu olmalıdır: Her kişi kendisi bir günde kaç liraya doyuyorsa, fıtır sadakasını en az kişi başı o kadar vermelidir. Daha fazla vermek isteyenler, tabii ki verebilirler.

Bu vesileyle, herkesin Ramazan ayını tebrik eder, hidayete muhtaçların hidayetine, günahkârların affına, derecelerinin yükselmesine vesile olmasını Rahmeti sonsuz Rabbimiz’den niyaz ederiz.

Dünyada yaşanan savaşların, kavgaların, Ramazan hürmetine bitmesini, insanların huzura, barışa ermelerini Yüce Mevlamız’dan bekleriz.

Tüm okurlarımızın Ramazan-ı Şerifini tebrik ederiz.

Etiketler: » » » » » » » »
2383 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.