logo

Tarihimizle Barışmak

Tarihimizle Barışmak

Tarihimizle Barışmak

Çok yazılmıştır, çizilmiştir tarihimizle barışmamız gerektiği de bir türlü adım atamamışızdır bu konuda. Oysa hep düşünmüşümdür biyolojik olarak, psikolojik olarak, duygusal olarak ve mantıksal olarak kopamaz insan ve toplumlar mazisinden. 

Devletlerin olmayabilir ama milletlerin tarihi bir bütündür. Biz, Osmanlı Devletini Cumhuriyetten koparmaya çalışırken aslında Türk milletini, tarihinden ayırıyoruz. Evladı babasında ayırmak gibi bir şey bu. Yani aslında bindiğimiz dalı kesmekteyiz. Atasız bir insan ve millet oluşturmaya çalışmışız yıllarca. Asi bir evlat olarak baktık hep Osmanlıya. Tarihimizin, Uygurlar ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki 1000 yıllık kısmını reddettik.

Şöyle diyordu CHP mebusu Abdullah Cevdet; “İslam, Türk ırkının genlerini bozmuştur. Saf kan Türk olan Macaristan’dan getireceğimiz damızlık erkeklerin Türk kadınları ile çiftleştirilmesi Türk ırkını düzeltecektir.” Babasını inkâr eden bir devlet elbette baba arayışına çıkacak ve sonuçta Hititleri, Sümerleri ata yerine koyacaktır.

Önyargılı baktık hep tarihimize. Bu yüzden anlayamadık tarihimizi, dolayısıyla anlatamadık da. Sıkıcı, sevilmeyen ve karmaşık bir tarih ve tarih dersi yazdık. Yazarken yapana sadık kalmadığımız bir tarih. 

Ülkemizde hangi vatandaşa sorsanız; Niçin tarih öğreniyoruz? Alacağınız cevap hep aynıdır. Geçmişten ders almak için. Yani geçmiş hep hatalıdır, hep kötüdür ve olumsuzdur anlamı çıkar bu cevaptan. Bu sebepten tarihten, hep ders çıkarmamız gerektiği pompalanmıştır yeni nesillerimize. Oysa az çok tarih karıştıran birisi tarihten sadece ders ve ibret değil aynı zamanda ilham alınması gerektiğini bilirler. Hele bizim tarihimiz; ilham alacağımız o kadar konu var ki… Tarihimize olan düşmanlığımızdan dönüp bakamıyoruz bile bunlara.

Çağdaşız, demokratız diyoruz ama doğru tarih bilgisine sahip olmayı bırakın, bunu araştırmaktan bile mahrumuz. Korkumuz şu; ya doğru bildiklerimiz değişirse. Bırakalım çıksın objektif ve tarafsız tarih ortaya. Tarihimiz, kazananların yazdığı bir tarih olmasın. Bilimsel tarih metotları çerçevesinde yazılsın. 

Yaklaşık seksen yıldır oryantalist tarih rantçılarına bıraktık tarihimizi. Şu Avrupa kompleksimiz yok mu? Her türlü gelişmemizin önünde dağ gibi bir engel! Her konuda olduğu gibi tarihte de onlar her şeyin doğrusunu bilir önyargısıyla teslim ettik tarihimizi yazma işini de Avrupalı oryantalistlere. Asırlarca Türk milletini Ön Asya’dan sürmeyi amaçlayan Avrupalıya koz verdik, pirim tanıdık yıllarca. Onlar da iyi kullandı bu kozu yıktı hep tarihimizle olan köprüleri. Yetmedi mi? Çektiğimiz bu ızdırap… Gelin bu işe bir son verelim, tarihimizi yerli ve yabancı tarih simsarlarından kurtaralım. Doğru tarihe doğru yol alalım. 
  
Tarih olmuş, ölmüş, bitmiş bir bilim değildir. Aksine yaşayan, gelişen ve kendini yenilemesi gereken bir bilimdir. Tarihimizde de bu gelişmeye açık olmadığımız sürece yani kronikleşmiş ve klasikleşmiş bir tarih anlayışı ile hareket ettiğimiz sürece; işte size gerçek bir irtica konusu. Kurtaralım tarihimizi demir parmaklıkların ardından. Bırakalım o da özgürleşsin her fani gibi. Tabi tarihi özgürleştirmenin yolu arşivlerimizin özgürleştirilmesinden geçecektir şüphesiz. Sahip çıkalım arşivlere, tarihi değerlerimize. Tarih yapmakta oldukça usta olan bir milletin tarih yazmaktan aciz olan nesillerine sesleniyorum. Gelin tarihimizi biz yazalım bari onu kurtaralım yabancıların boyunduruğundan. 

Ekonomi de IMF’den, siyaset de AB ve ABD’den, din de misyonerlerden kurtulmuşken tarih de oryantalistlerden kurtarıldığı zaman, Türkiye’nin tam bağımsızlık ve hürriyetinden söz edebiliriz.

Milletlerin tarihinin bir bütün olduğuna değinmiştik. Bu bütünlüğü sağlamak için tarihimize berat vermemiz gerekir. Bu gerçekleştiği sürece doğal olarak tarihimizle de barışmış olacağız. 

Mehmet ÖZKARAMAN

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2118 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.