logo

Türkiye-Rusya, Almanya-Osmanlı Yakınlaşmasındaki Meçhul Benzerlik

Türkiye-Rusya, Almanya-Osmanlı  Yakınlaşmasındaki Meçhul Benzerlik

Tarih boyunca devletlerarasında çıkar ilişkileri her zaman önde tutulmuştur. Kadim düşmanlık çıkar söz konusu olduğunda devletleri bir araya getirebilmektedir. Bu konuda çok şey söylenebilir. Çıkar ilişkilerinin birçok boyutu konuşulabilir. Menfaatler ters düştüğünde devletlerin bir anda birbirine düşman olduğu görülebilir.

İmparatorluk dönemlerinde ve cephesel savaşlardaki durum, günümüz dünyasına göre çok farklıdır. Asker ve mukavemet ağırlıklı ilişki, devletlerin duruşunu ve çıkar eksenlerini ona göre belirleyebiliyordu. Ulus devletlerden sonra iki tip dünya ortaya çıktı; sömürenler ve sömürülenler, sömürmeyenler ve sömürenlerin yanında durmayanlar. Birbirine düşmanmış gibi görünen iki güç ve bu dengeye tutunmaya çalışan yapay ve küçük devletler…

İmparatorlukların dağılma/dağıtılma sürecinde bazı ilişkileri iyi değerlendirmekte yarar var. Bu bağlamda Osmanlı Almanya yakınlaşmasını yakından incelemek gerekiyor. Aslında birinci dünya savaşının cephesel duruşundan ziyade savaşın çıkarılış biçimine ve tüm dünyaya yön veren ulus devlet boyutuna derinlemesine bakmak gerekiyor. Çünkü çar ordusunun tüm kurmay askerlerini alman Yahudileri oluşturuyordu. Aynı Alman Yahudi askerleri Rusya’ya İngiltere/Fransa yardım ulaştırmasın diye sözde Osmanlı ordusunun kurmay aklını ikame ediyordu. Bu vesileyle Çanakkale geçilmesin diye silahsız on binlerce Türk gencini cephede şehit ettirdiler. Ne hikmettir ki İngilizlerin boğazı geçerek sözde Rusya’ya yardımı önlenecekmiş gibi düşünülürken ve savaşı kaybetmiş olmasına rağmen Dolmabahçe’nin İngiliz donanmasıyla kuşatılması engellenememişti. Sözde Almanlar İngilizlerin önünü kesmişti.

Ne gariptir ki Plevne’de Rus Çarı Aleksandra gibi Osmanlıya karşı akıl verenler ve savaşı yönetenler sonra gelip Rusya ve İngiliz aklına karşı Osmanlıya akıl satıyordu.

Burada anlaşılması gereken şudur; savaşın devletsel cephesi varmış gibi görünse de cephenin asıl gerisinde örgütsel bir aklın olduğu gerçeğidir. Yani devletleri savaşa sokan onlara yön vererek iddialı bir biçimde hayatın akışını yönetmeye çalışan zaman zaman bunda başarılı olan derin bir örgüt aklı vardır. Kimdir bu örgüt ve bu gücü kimden alıyor?

Bugün tıpkı Osmanlının dağıtılmasına mihmandarlık yapan Almanlar gibi Türkiye’nin riskli oyunlara yelken açmasına dayanak sağlayan Rusya’nın yakınlık biçimi kaygı vericidir.

Rus-Türk ilişkileri son dönemde bir uçak üzerinden gerilim ve gevşetme zeminine çekilmiş her türlü algı yönetiminin içindedir. Zira Rus uçağı vurulması bu gerilime sebebiyet vermiş, Rusya İstanbul boğazından geçen bir geminin üzerine bir asker çıkartarak roketatarlı “Subliminal Savaş” mesajı bile vermişti. Bir uçakla iki ülke savaş noktasına getirilmişti. Kimdi bu gelgitleri organize eden? Ve sonrasında Rus Türk aşkını organize eden ve nikahını kıyan?

Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’den gemi sipariş eden ve ilişkilerini azami ölçüde dengede tutan Abdülhamid Han’ın devlet ilişkisi ittihatçıların iş başına getirilmesiyle iki geminin Sivastopol’u bombalamasıyla makas değiştirmişti. Osmanlı savaşa girmiş tüm ilişkiler allak bullak olmuştu. Bu açıdan baktığımızda Birinci Dünya Savaşı Siyonist aklın Almanya ve İngiltere’de olduğunu açık bir şekilde bize gösteriyor. Her iki ülke birbirine düşmanmış gibi görünse de dünyanın yeni yüzüne şekil verirken kadim ve gizli bir dayanışmayı akledenler için fazlasıyla hissettirmektedir. Yani asıl dayanışma içinde olan devletlerin biçimsel yönetimlerini organize eden, savaşlar çıkartıp coğrafyaların demografik yapısını değiştiren derin akıldır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının ana aktörlerine ve sonuçlarına baktığımız zaman iki şey görüyoruz; yeni sömürge alanları ve yeni devletler. Ne kadar insanın öldüğünün hiçbir önemi yoktur. Onların tek amacı hedeflerine ulaşmak ve devletleri de kendi düşüncelerine hizmet edecek hale getirmektir. Onlar için hiçbir kutsal devlet yoktur. Tüm devletler sığınaktır.

Sonuç itibariyle Rusya Türkiye yakınlaşması samimiyet ve çıkar ölçekli olmaktan çok Türkiye’yi bataklığın içine çekip NATO’dan attırmak ve nihai hedef haline dönüştürme olasılığı eksenlidir. Rusya Suriye topraklarındaki en önemli iki şehri garanti altına almış ve büyük pazarlıkların aktörü olarak sahaya sürülmüştür. Çünkü Siyonizm’in muhtemel yeni Truva atlarından biri Rusya’dır. Çünkü nefret besleyen ABD’nin kenarda durması taktikseldir.

Rusya yeni bir yüz ve önemli bir aktördür. Suriye savaşı muhtemel Üçüncü Dünya Savaşının habercisi gibi durmakta bölgenin en önemli ülkesi Türkiye’yi savaşa sokarak NATO gerilimini tırmandırıp sahipsiz hale dönüştürmek istemektedir. Suriye toprakları Siyonizm’in hedeflerinden biri olan Arz-ı Mev’ud’un yumuşak hedefi haline dönüştürülmüştür.

Bu oyunu bozacak olan sadece ve sadece Allah’ır. Onların bir oyunu varsa Rabbiminde bir oyunu vardır.

Vesselam

Fatih Alim Daşpınar

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1141 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.