logo

Yasin Suresinin Okunuşu ve Türkçe Meali

Yasin Suresinin Okunuşu ve Türkçe Meali

Yasin Suresi okumak için haberimize bakabilirsiniz. Kur’an-ı Kerim’in kalbi olarak kabul edilen Yasin suresinin okunuşunu ve Türkçe mealini haberimizde sizlerle paylaşıyoruz.

8 Kasım Cuma günü idrak edeceğimiz Mevlid kandili gecesinde sizler de Yasin suresi okuyabilir ve dualar edebilirsiniz.

Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 83 ayettir. Sure, adını ilk ayeti oluşturan “Yâ-Sîn” harflerinden almıştır. Surede başlıca insanın ahlâki sorumlulukları, vahiy, Hz. Peygamber’i yalanlayan Kureyş kabilesi, Antakya halkına gönderilen peygamberler, Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren deliller, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza konu edilmektedir.

Nuzül

Mushaftaki sıralamada otuz altıncı, iniş sırasına göre 41. (kırk birinci) suredir. Cin suresinden sonra, Furkan suresinden önce Mekke’de inmiştir.

Konusu

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hak peygamber olduğu, ona indirilen Kur’an deliliyle desteklenerek açıklanır; başka peygamberlerin tevhid mücadelelerinden bir kesit verilerek bu uğurda büyük sıkıntılara katlanan Resûl-i Ekrem ve ona tâbi olanlar teselli edilir. Allah Teâlâ’nın birlik ve kudret delillerine ve evrendeki yaratılış sırlarına dikkat çekilerek öldükten sonra dirilme gerçeği ve bunun sonuçları üzerinde durulur.

Fazileti

Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’den Yasin suresinin faziletine dair nakledilmiş sözler yer alır. Bunlardan biri şöyledir: “Her şeyin bir kalbi vardır; Kur’an’ın kalbi de Yasin’dir” İbn Abbas’ın da –bu sûrenin son ayeti hakkında– “Yasin’in ve onu okumanın niçin bu kadar faziletli olduğunu bilmiyordum; meğer bu ayetten dolayı inmiş” dediği nakledilir. İslâm âlimleri Resûlullah’ın bu sureye özel bir ilgi gösterdiği kanaatini taşımışlar ve Müslümanlar da Kur’an tilâvetinde ona ayrı bir yer vermişlerdir.

Yasin Suresi Arapça:

Yasin Suresi Türkçe okunuşu:

(1) Yâsîn

(2) Vel Gur’ân-il hakîm

(3) İnneke leminel mürselîn

(4) Alâ sırâtın müstakîm

(5) Tenzîlel azîzirrahîm

(6) Litünzira gavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm ğâfilûn

(7) Legad haggalgavlü alâ ekserihim fehüm lâ yü’minûn

(8) İnnâ cealnâ fî a’nâgihim ağlâlen fehiye ilel ezgâni fehüm mugmehûn

(9) Ve cealnâ min beyni eydîhim seddevve min halfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn

(10) Ve sevâün aleyhim e enzertehüm emlem tünzirhüm lâ yü’minûn

(11) innemâ tünzirü menittebazzikra ve haşiyerrahmâne bilğaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm

(12) İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ gaddemû ve âsârehüm ve külle şey in ahsaynâhü fî imâmimmübîn

(13) Vadrib lehüm meselen ashâbel garyeh. İz câ ehel mürselûn

(14) İz erselnâ ileyhi müsneyni fekezzebû hümâ fe azzeznâ bisâlisin fegâlû innâ ileyküm mürselûn

(15) Gâlû mâ entüm illâ beşerümmislünâ vemâ enzelerrahmânü min şey in in entüm illâ tekzibûn

(16) Gâlû rabbünâ ya’lemü innâ ileyküm lemürselûn

(17) Vemâ aleynâ illel belâğul mübîn

(18) Gâlû innâ tetayyernâ biküm leillem tentehû lenercümenneküm vele yemessennekümminnâ azâbün elîm

(19) Gâlû tâirüküm meaküm ein zikkirtum bel entüm kavmün müsrifûn

(20) Vecâ e min agsal medineti racülüyyes’â gâle yâ kavmittebiul mürselîn

(21) İttebiû men lâ yeselüküm ecran ve hüm muhtedûn

(22) Vemâ liye lâ a’büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn

(23) Eettehizü min dûnihî âliheten in yüridnirrahmânü bi-durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey’en velâ yüngizûn

(24) İnnî izellefî dalâlin mübîn

(25) İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn

(26) Gîled hulil cennete, gâle yâl eyte kavmî yâ’lemûn

(27) Bimâ ğaferelî rabbî ve cealenî minel mükremîn

(28) Vemâ enzelnâ alâ gavmihî mimba’dihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münzilîn

(29) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm hâmidûn

(30) Yâ hasreten alel ibâd mâ ye’tîhim mirresûlin illâ kânû bihî yestehziûn

(31) Elem yerev kem ehleknâ gablehüm minel gurûni ennehüm ileyhim lâ yerciûn

(32) Ve in küllüllemmâ cemî’un ledeynâ muhdarûn

(33) Ve âyetüllehümül ardul meyteh ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’külûn

(34) Ve cealnâ fîhâ cennâtimmin nahîlivve a’nâbiv ve feccernâ fîha minel uyûn

(35) Liye’külû min semerihî vemâ amilethü eydîhim efelâ yeşkürûn

(36) Sübhânnellezî halegal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ ya’lemûn

(37) Ve âyetün lehümülley neslehu min hünnehâre fe izâhümmuzlimûn

(38) Veşşemsü tecrî limüstekarrillehâ zâlike tagdîrul azîzil alîm

(39) Vel gamera kaddernâhü menâzile hattâ âdekel urcûnil gadîm

(40) Leşşemsû yenbeğî lehâ en tüdrikel gamera velelleylü sâbigunnehâr ve küllün fî felekin yesbehûn

(41) Ve âyetüllehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn

(42) Ve halâgnâ lehümmimmislihî mâ yarkebûn

(43) Ve in neşe’ nuğrighüm felâ sarîha lehüm velâhüm yüngazûn

(44) İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn

(45) Ve izâ gîle lehümüttegu mâ beyne eydîküm vemâ halfeküm lealleküm türhamûn

(46) Vemâ te’tîhimmin âyetimmin âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn

(47) Ve izâ gîle lehüm enflkû mimmâ rezagakümüllâhü, gâlellezîne keferû, lillezîne âmenû enut’imü menlev yeşâullâhü et’ameh, in entüm illâ fî dalâlimmübîn

(48) Ve yegûlûne metâ hâzel va’dü in küntüm sâdigîn

(49) Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûn

(50) Felâ yestetîûne tavsiyeten velâ ilâ ehlihim yerciûn

(51) Ve nüfi hafîssûri feizâhüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn

(52) Gâlû yâ veylenâ menbeasena mimmergadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadegal mürselûn

(53) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’ulledeynâ muhdarûn

(54) Felyevme lâ tuzlemu nefsün şey en velâ tüczevne illâ mâ küntüm tâ’melûn

(55) İnne ashâbel cennetil yevme fîşüğulin fâkihûn

(56) Hüm ve ezvâcühüm fî zilâlin alel erâiki müttekiûn

(57) Lehüm fîhâ fâkihetüvvelehüm mâ yeddeûn

(58) Selâmün gavlen mirrabbirrahîm

(59) Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn

(60) Elem a’hed ileyküm yâ benî âdeme ellâ tâ’buduşşeytân innehû leküm adüvvün mübîn

(61) Ve enî’budûnî, hâzâ sirâtun müstekîm

(62) Ve legad edalle minküm ciblillen kesîra efelem tekûnû ta’gilûn

(63) Hâzihî cehennemülletî küntüm tû adûn

(64) İslevhel yevme bimâ küntüm tekfürûn

(65) Elyevme nahtimü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydîhim ve teşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn

(66) Velev neşâü letamesnâ alâ a’yunihim festebegussirâta fe ennâ yübsirûn

(67) Velev neşâü lemesahnâhüm alâ mekânetihim femestetâû mudiyyevvelâ yerciûn

(68) Ve mennüammirhü nünekkishü filhalg, efelâ ya’gilûn

(69) Ve mâ allemnâhüşşi’ra vemâ yenbeğîleh in hüve illâ zikrün ve kur’ânümmübîn

(70) Liyünzira men kâne hayyevve yehiggal gavlü alel kâfirîn

(71) Evelem yerav ennâ halagnâ lehümmimmâ amilet eydîna en âmen fehüm lehâ mâlikûn

(72) Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rekû bühüm ve minhâ ye’külûn

(73) Ve lehüm fîhâ menâfiu ve meşârib efelâ yeşkürûn

(74) Vettehazû min dûnillâhi âlihetelleallehüm yünsarûn

(75) Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm lehüm cündümmuhdarûn

(76) Felâ yahzünke gavlühüm. İnnâ na’lemü mâ yüsirrûne vemâ yu’linûn

(77) Evelem yeral İnsânü ennâ halagnâhü minnutfetin feizâ hüve hasîmümmübîn

(78) Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halgah gale men yuhyil izâme ve hiye ramîm

(79) Gul yuhyi hellezî enşeehâ evvele merrah ve hüve bikülli halgin alîm

(80) Ellezî cealelekümmineşşeceril ahdari nâren feizâ entümminhü tû gidûn

(81) Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bigâdirin alâ ey yahlüga mislehüm, belâ ve hüvel hallâgul alîm

(82) İnnema emrühû izâ erâde şey en en yegûle lehû kün feyekûn

(83) Fesübhanellezî biyedihî melekûtü külli şey in ve ileyhi türceûn.

Yasin Suresi Meali:

1: Yâ, Sîn.

2: Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur’an’a ki,

3: Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;

4: Dosdoğru bir yol üzerindesin.

5: Azîz ve Rahîm’in indirdiği üzeresin.

6: Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.

7: Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.

8: Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.

9: Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.

10: Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.

11: Sen ancak o zikire/Kur’an’a uyan ve görmediği halde Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!

12: Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.

13: Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.

14: Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: “Biz, size gönderilen elçileriz!”

15: Kent halkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

16: Dediler: “Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz.”

17: “Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.”

18: Dediler: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır.”

19: Dediler: “Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.”

20: Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: “Ey topluluk, bu elçilere uyun!”

21: “Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar.”

22: “Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O’na döndürüleceksiniz.”

23: “O’ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar.”

24: “Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim.”

25: “Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!”

26: “Gir cennete!” denildi. Dedi: “Kavmim bir bilebilseydi?

27: Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı.”

28: Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

29: Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.

30: Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.

31: Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.

32: Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.

33: Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.

34: Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;

35: Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

36: Şanı yücedir o Allah’ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.

37: Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülü verirler.

38: Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.

39: Ay’a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları/birtakım evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.

40: Güneş’in Ay’a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

41: Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.

42: Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.

43: Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.

44: Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.

45: Onlara, “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin!” denildiğinde, hiç aldırmazlar.

46: Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.

47: Onlara, “Allah’ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın!” dendiğinden, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: “Allah’ın, dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu.”

48: Bir de şöyle derler: “Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?”

49: Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.

50: O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.

51: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.

52: Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler.”

53: Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.

54: O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.

55: O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.

56: Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.

57: Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.

58: Rahîm Rab’den bir de sözlü selam!

59: Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!

60: Ey âdemoğulları! Ben size, “Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!” demedim mi?

61: “Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!” demedim mi?

62: Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?

63: Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!

64: İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!

65: O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.

66: Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?

67: Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.

68: Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?

69: Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değildir;

70: Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.

71: Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.

72: O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.

73: O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

74: Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah’tan başka ilahlar edindiler.

75: Oysaki o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.

76: Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.

77: Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.

78: Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: “Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?”

79: De ki: “Onlara hayatı verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir.”

80: O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

81: Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk O’dur.

82: O birşeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir: “Ol!” Artık o, oluverir.

83: Her şeyin kaynağı/egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O’na döndürüleceksiniz.

Hasbahçe Gazetesi Özel Haber

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
44435 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.