logo

Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi Tartışmaları

Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi Tartışmaları

Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi Tartışmaları

Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi Tartışmaları Erol Erdoğan

Türkiye’de başkanlık sistemi Turgut Özal’dan beri tartışılıyor. Konjonktürel karşı çıkışlar dışında, hiçbir siyasi cephe, başkanlık sistemine temelden karşı çıkmadı. Prensip olarak Milliyetçiler, İslamcılar, Solcular, Liberaller hepsi başkanlık sistemini destekliyor. Ancak son dönemde, mensupları arasında destekleyicileri olsa da, MHP, CHP ve HDP başkanlık sistemine açıkça hayır diyor.

Çoğunluğunu MHP, CHP, HDP’lilerin oluşturduğu başkanlık sistemine karşı olanları tasnif edersek şöyle bir liste elde ederiz.

Birinci Grup: Recep Tayyip Erdoğan’ı devlet başkanı olarak görmek istemediği için başkanlık sistemine karşı çıkanlar.

İkinci Grup: Baskıcı-otoriter bir devlet yönetimi meydana getireceğini düşünerek başkanlık sistemine karşı çıkanlar.

Üçüncü Grup: Üniter yapıdan vazgeçilerek kanton-eyalet modeline geçileceğini, bunun da ülkenin bölünmesine yol açacağı zannıyla başkanlık sistemine karşı çıkanlar.

Dördüncü Grup: Kendilerine siyaset yolunun kapanacağı endişesiyle başkanlık sistemine geçilmesine karşı çıkanlar.

KİM NEDEN KARŞI ÇIKIYOR?
Birinci gruba bir örnek verelim. Mesela, MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Ocak ayı başlarında başkanlık sistemi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Başkanlığı kabul edelim ama bir şartla; şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı yapmış ve yapmakta olanların seçime katılmamaları kaydıyla başkanlığı kabul edelim. Ne dersiniz AKP’liler?” diye sordu. Ne kadar tuhaf ve anti demokratik bir yaklaşım; oysa çoğumuz Halaçoğlu’nu ciddi bir akademisyen ve devlet adamı olarak tanımıştık. “Tayyip Erdoğan kesinlikle başkan olmamalı” diyor. Böyle bir talep, ne siyasete, ne demokrasiye, ne milli egemenliğe, ne de törelerimize uygun. Bu talepte izan yok!

Halaçoğlu böyle dese de, MHP’lilerin içinde hem başkanlık sistemine, hem de Tayyip Erdoğan’ın başkan olmasına sıcak bakan ciddi bir seçmen kitlesinin olduğunu tahmin ediyorum. HDP ve CHP’lilerden başkanlığa karşı çıkanlardan bazılarının da gerekçesi aynı; Tayyip Erdoğan başkan olmasın! Ülkemizin kaderiyle ilgili bir konuda karar verirken, şahıslar üzerinden değil ilkeler, değerler ve memleket menfaatleri esas alınarak karar verilmeli.

Gelelim ikinci gruba… Baskıcı-otoriter bir devlet yönetimi meydana getireceğini düşünerek başkanlık sistemine karşı çıkanlar yanılıyor. Türkiye’nin en baskıcı dönemleri olan CHP’nin tek başına iktidar olduğu yıllardır ki, o dönemler parlamenter sistemle yönetiliyorduk. Başkanlık sistemine geçiş, rejim değiştirmek değil sistem-mekanizma değiştirmek demektir. Aslında ne başkanlık sistemi, nede parlamenter sistem, tek başına baskıcı veya özgürlük doğurmaz, yine de başkanlık sistemi kuvvetler ayrılığı ve denetim imkânı sağladığı için daha fazla demokrasi ve daha fazla serbestiyet imkânı demektir. Çünkü başkanlık sisteminde başkan yasamayı feshedemez, aynı kişi hem yasamada hem yürütmede görev alamaz, başkan yasama işlerine karışamaz, yasama ve yürütme güçleri birbirinden sert olarak ayrılır. Sistem doğru kurulur ve işletilirse, halkın temsili ve halk egemenliği en iyi başkanlık sisteminde gerçekleşir. Yine başkanlık sisteminde, seçim barajı olmayacağı için sistem “çoğunlukçu” değil “çoğulcu” olacak, bu da farklı seslerin mecliste olabilmesini sağlayacaktır. Başkan ayrı ve meclis ayrı seçileceği için de, kaos risklerimiz azalacak. Bütün bunlar, başkanlık sisteminin denetlenmeye, şeffaflığa ve siyasal katılıma daha açık olduğunu gösteriyor. Ancak, sonuçta yoğurdu nasıl yediğiniz önemli. Bazen bir sistemin onlarca farklı yorum ve uygulaması mümkün.

Üçüncü gruptaki, üniter yapıdan vazgeçilerek kanton-eyalet modeline geçileceğini, bunun da ülkenin bölünmesine yol açacağı zannıyla başkanlık sistemine karşı çıkanlar dünya örneklerini doğru incelemeli. Mesela Almanya’da eyaletler var ve Almanya parlamenter sistemle yönetiliyor. Kanton ve eyalet modeli, başkanlık sisteminin zorunlu bir unsuru değil. AK Parti’nin başkanlık sistemi metninde, tek meclis olacağı, eyalet modelinin olmayacağı, üniter yapının bozulmayacağı anlatılıyor.

Dördüncü gruptaki, kendilerine siyaset yolunun kapanacağı endişesiyle başkanlık sistemine geçilmesine karşı çıkanlara söylenecek bir sözüm yok.

EŞİTLİKÇİ, SİVİL, ÖZGÜRLÜKÇÜ, DEMOKRATİK AYNI ZAMANDA “KISA” OLMALI!

Türkiye’de 50-60 yıldır anayasaları hep darbeciler hazırladı ve önümüze koydular. Uzun yıllar darbe anayasaları ile yönetildik. Umut ediyorum ki, yeni bir anayasamız olacak, bu defa anayasayı inşallah siyaset yapacak, milletvekillerimiz yapacak. Bu büyük bir aşamadır. Ancak, anayasayı darbecilerin yerine siyasetçinin yapması yetmez, aynı zamanda yeni anayasamızın eşit vatandaşlık temelli, sivil, özgürlükçü, demokratik olması gerekir. Devleti değil insanı, ölümü değil yaşamı, yasakları değil özgürlükleri önceleyen bir anayasa olmalıdır. Bütün bunlar anayasanın ruhu, metni, yapılış şekli ile ilgilidir.

Yeni anayasa sadece yapım tarihi ile değil her şeyiyle yeni olmalıdır. Ruhu ile yeni, metni ile yeni, insana bakışı ile yeni olmalıdır. Bir de kısa olmalıdır. Ne kadar kısa bir anayasamız olursa o kadar net, anlaşılır ve baskıcılıktan uzak bir anayasamız var demektir. Ama, fakat, lakin gibi kendisinden önceki ifadeyi “keenlemyekün” yapma gücüne sahip kelimeler anayasamızda ya hiç olmamalı ya da çok az olmalıdır.

Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi Tartışmaları

YENİ ANAYASA ve BAŞKANLIĞA DESTEK ARTTI

Türkiye, yeni bir anayasa yapımına ilk defa bu kadar yaklaştı. ORC’nin 12-17 Aralık 2015 tarihleri arasında 36 ilde toplam 3 bin 840 kişi ile yüz yüze görüşerek gerçekleştirildiği ankete göre “Yeni bir anayasaya ihtiyaç var mı?” sorusuna “evet” diyenlerin oranı yüzde 90 çıkmış. Aynı ankette başkanlık sistemi isteyenlerin oranı ise yüzde 63,5.

Başka bir araştırma firması olan GEZİCİ tarafından 16 il ve 26 ilçede 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden yaklaşık yarısı kadın olmak üzere toplam 1.264 katılımcı ile yapılan araştırmada ise “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bahsettiği başkanlık sistemini destekliyor musunuz?” sorusuna yüzde 53,5 oranında evet çıktı. Bu araştırmada başkanlık sistemine AK Parti seçmeninden sonra en büyük desteği MHP seçmeninin verdiği gözlendi.

Türkiye hem yeni bir anayasaya, hem de başkanlık sistemine çok yakın. Sürecin sağlıklı geçirilmesi için siyasete büyük görev düşüyor. Öncelikle AK Partililer, yeni anayasa ve başkanlık meselesini, insanların aklına ve muhakemelerine hitap edecek şekilde ve samimi bir dille anlatmalıdır. Bunun yanı sıra üniversiteler, dernekler, vakıflar, medya kuruluşları gibi tüm sosyal-siyasi dinamikler, başkanlık ve yeni anayasa meselesinin enine boyuna tartışılmasını sağlamalıdır.

Başkanlık sistemine karşı çıkanlara sözüm şudur: Karşı çıkmak yerine, Türkiye’nin demokrat bir başkanlık sistemine sahip olması için çalışmak, konuşmak, tartışmak daha doğru bir tercih olacaktır.

Erol Erdoğan
Konuk Yazar

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
6579 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.