logo

Zor Yoldan Öğrenmek

Zor Yoldan Öğrenmek

Zor Yoldan Öğrenmek

Zor Yoldan Öğrenmek

Hükümet terörle mücadelede elini daha da kuvvetli hale getirmek için milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırma yoluna gidiyor. Grup kararı alınamadığı oylamada MHP beklendiği gibi tamamen lehte oy kullanacakken, Kılıçdaroğlu da çıkabilecek bazı itirazlara rağmen CHP olarak AK Parti’nin önerisini destekleyeceklerini belirtti. Hem hükümete destek oluyor gibi görünmemek hem de HDP’lilere arka çıkıyorlar ithamlarını boşa çıkarmak isteği CHP’yi biraz arada bıraksa da anlaşılıyor ki dokunulmazlıkların kalkması için yeterli oy bulunacak. Fakat mesele burada bitmiş olmuyor, bu durumdan etkilenen milletvekillerinin kararın ardından Anayasa Mahkemesi’ne itiraz hakları var ve mahkeme de bunu 15 gün içinde karara bağlamak zorunda.

Tahmin edileceği gibi dokunulmazlık zırhı kalkan milletvekilleri yargılama süreci tamamlandıktan sonra suçlu bulunursa hapse girebilecek. Hakkında en çok dava açılan milletvekili Selahattin Demirtaş’ı 71 suç dosyası bekliyor. HDP eş başkanı avazı çıktığı kadar, hiçbir mahkemenin kendilerini tutuklayamayacağını haykırsa da bu çıkışlarının bir karşılığı olmadığı ve iktidarın dokunulmazlık zırhı içinde, ülkenin en saygın kurumunun şemsiyesi altında teröre açıkça verilen desteklere daha fazla sabır göstermeyeceğinin o da farkında. Bugünlerde özellikle barış ve müzakere ortamına yeniden dönülmesini canla başla savunur görünmesinin ardındaki hikmet de fark edilebiliyor.

Ülkenin bir bölümünde terörle ve açılan hendeklerle canla başla mücadele verilirken, öte yandan kentin içinde ortalığa korku salmak için kendini patlatan intihar eylemcileri faaliyetteyken hala sivillere ve emniyet mensuplarına yönelen saldırılara doğru dürüst bir ad koyamayan bir parti var karşımızda. HDP, mahcup bazı çıkışlarının dışında konuyu gevelemeyi, eşitsiz bir savaş olduğunu, emniyet mensuplarının aşırı şiddet kullandıklarını ve örgütçüler kadar masum vatandaşların da bu çatışmalardan zarar gördüğünü söyleyerek aslında diyecek tek kelimesinin de olmadığını gösteriyor.

Barış için ekilen bütün iyi niyet tohumlarına rağmen Rojava bölgesinde PYD’nin Amerika’nın da desteğiyle kuvvetlenmesini mükemmel bir fırsat olarak görmüş olması Kürt hareketini daha iştahlı olmak sevdasına düşürdü. Tarihin büyük fırsatının gümüş tepsiyle önlerine geldiğini düşünerek seçimlerde milletten aldıkları büyük teveccühle sivil siyasetin alanını genişletecekleri yerde ateş ve barutun toz dumanı arasında kendilerine daha güçlü mevzi elde etme peşine düştüler. Bölge yeniden yapılanırken Suriye’de ve Irak’ta haritalar karmakarışık olmuşken PKK da bu paylaşımın içinde yerini alacaktı. Tüm bu hesaplar ABD’nin ve İsrail’in bölgede yeni yeni Kürt yapılanmalarını destekleme eğiliminde olduklarına ve Türkiye’ye rağmen güle oynaya kendi otonom alanlarını ilan edeceklerine duydukları inançtan kaynaklanıyordu.

PYD’nin hayal kırıklığını görmek için çok beklemeye gerek kalmadı. ABD, bölgede bir oldubittiye izin vermeyeceğini ve ilan edilen federasyon gibi yapıları tanımayacağını açıklayarak rüzgârın döndüğünün işaretlerini vermeye başladı. DAEŞ’e karşı sahada mücadele veren PYD, böylece emeklerinin karşılığını almış, ABD’ye nereye kadar güvenilebileceğini de öğrenmiş bulunuyordu(!) Büyük devletlerin mutlak bir müttefikinin olmadığını son noktada güç dengesini belli bir ölçüden öteye değiştirme konusunda ince hesap yaptıklarını geç de olsa fark etmek PYD adına hayli öğretici olmuştur.

Kaçan büyük fırsat, Türkiye içinde çözüm sürecinin gelmiş olduğu noktada elde ettiğimiz barış iradesi oldu. MHP dışında, neredeyse toplumun bütün katmanlarının sahiplendiği, bazı itirazlara ve yalpalamalara rağmen ilmik ilmik dokunarak gelinen son düzlükte artık sivil siyaset dönemi başlamıştır denmesine rağmen, tüm çabaların anlamsız hale geldiği ve insanların birbirine daha şüpheyle baktıkları bir aşamaya varıldı. Kürt hareketi tarihin hangi döneminde, tepkilere aldırmadan Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden temini, gasp edilen hakların iadesi ve gerçekten eşit vatandaşlığın sağlanması yolunda böylesine güçlü bir irade gösteren hükümet gördü? Erdoğan’ın başını çektiği kardeşlik projesi güllü, çiçekli yollardan değil ateşle sınana sınana günümüze geldi. Yılların kağşamış düzenini yıkmak için toplumun her kesimine uzanmak, devlet içindeki yapılarla mücadele etmek ve herkesin bu barıştan kazançlı çıkacağına insanları inandırmak gerekiyordu. Erdoğan’ın halk nezdindeki büyük itibarı insanların yeniden eski günlere dönülmeyeceğine olan inancını pekiştirdi. Şimdi geldiğimiz noktadaysa başka yoruma yer bırakmayacak ölçüde, uzatılan iyi niyet elini devletin bir zaafı saymış ve kan dökmeyi milleti sokağa salmayı ve iktidara boyun eğdirerek kanlı zafer tacını başına takmayı tek hedef olarak gören bir Kürt hareketi var. Hendekler bir bir kapatılıp PKK ağır zayiatlar verirken, şehitlerimiz ve sivil kayıpları devam ederken yılların çabasıyla biriken barış ortamı artık daha da uzağımızda.

Kandil’e sırtını dayadıklarını söyleyenler, ortadaki manzarayı bir çocuk oyunu sanmış olacaklar ki diledikleri zaman barışıp dilediklerinde savaşacakları, keyiflerince şantaj ve tehdidi kullanabilecekleri, sonra bir şey olmamış gibi masaya dönebileceklerine hala inanıyorlar.

Tünelin ucu bu kadar görülmüşken elde edilen bütün kazanımları ne uğruna terk edip insanımıza bu acıları yaşattıklarını artık bugün iyice düşünmeleri gerekiyor. Devletin de son çukur dolduruluncaya kadar operasyonları asla durdurmayacağını herhalde anlamışlardır.

Ahmet Çağan

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1178 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.