logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-23

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-23

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-23

Bağdat’ın inşa süresince kesinkes Merv şehri, rol model olarak alınmıştır.

Abbasi hilafeti süresince ailenin kendi içindeki kargaşa ve tutarsızlık olması belki de zamanla hilafetin yıkılmasına sebep oldu. Bizim konumuz dışı olduğu için buraya girmiyorum. Lakin bir konu bizi ilgilendiriyor. Hilafet makamında olanların zulmü arttıkça sonda kaçınılmaz olmaktadır. Halife Memun’un, İbni Hanbel’e yaptıkları işkence çokça konuşulmuştur. Hilafet zamanla akılcı (mutezile) ve gelenekçi İslamcılar arasında kalmıştır. Bu inanç kırılmaları bazen büyük sapmalar getirmiştir. Şialık bile hilafet içinde hayat bulur bir dönem.

Sonra ortaya El Eş’ari çıkar. Önce Mutezile taraftarı olan Eş’ari 40 yaşından sonra kendi mezhebini kurmuştur. Eskiden bağlı olduğu Mutezile’ye ise sayısız reddiye yazmıştır. Fakat iktidar Mutezile taraftarıdır ve huzura çağırdığı İslam âlimlerine bir soru sorar:

Kur’an-ı Kerim mahlûk mudur, değil midir?

Eğer cevap veren kişi Kur’an-ı Kerim mahlûk derse akılcıdır ve iktidara bağlıdır. Aksi cevap verenler ise İbni Hanbel gibi öldürülür. Çünkü İbni Hanbel ehli hadisçi idi. Eş’ari de 40’dan sonra bu yola girmiştir.

Çünkü Halife Memun aksi cevabı şöyle yorumlar; Geleneğin ve akılsızlığın kölesi olduğunu, aynı zamanda manevi önder olan halifeye de düşman olduğunu ispat etmiş oluyordu.

Bu hal Halife Mutasım’la da devam etti. Bu kavram kargaşası sonrasında fikrin ve bireyin özgürlüğüne kısıtlama getirmiş oldu. Bölgeden hızlıca birçok ilim adamının başka diyarlara göç etmesini sağladı. Oysa Orta Asya Türkistan’ın da bireyin özgürlüğü söz konusuydu. Ayrıca her fikrin rahatça tartışılması mümkündü. Ve çok çok önemlidir. Bireyin özgürlük ve dokunulmazlığı sayesinde entelektüel kesimin Türkistan’da yaşamasına sebep olmuştur.

Onun için 8.asır ve 12.asır arası Türkistan insanlık tarihinin belki de ilk ve son kez özgürlüklerin yaşandığı bir bölge idi. Bunun sonucu olarak şunu diyebilirim ki gerçek aydınlanma çağı bu 4. asırdır.

Batı bunu ancak 17.yüzyılda keşfetmiş ve tamamen bizden almıştır. Şimdi ise batı bunu da eline yüzüne bulaştırmıştır.

Yeri gelmişken bir konuyu sizlere arz etmek isterim. Ben de yanlış biliyor idim. Şimdi düzeltme fırsatım oldu.

Yavuz Sultan Selim hilafetten önce ve sonra iki kez önce Türkistan’daki âlimlere davet gönderir ve der ki; “her türlü ihtiyaçlarınız Sultan tarafından karşılanacaktır. Hem de en iyi şekilde” der.

Fakat Türkistan’daki Semerkant ve Buharalı âlimler bu davete icabet etmezler. Sonra bu davet Mısır ulemasına yapılır. Onlar kabul eder ve gelirler. Gelirler de gelir iken hem Arap kültürünü, hem gelenekçi ekolü hem ehli hadisçi ekolü hem de Eş’ari’yi de getirirler.

Bu büyük bir kırılmadır.

Eğer Türkistanlı âlimler gelse idi. Akılcı ve bilim esaslı “Ehli Rey Ekolü” belki halen yaşıyor olacaktı.

Ne diyeyim!

Belki yeniden buna bir fırsatımız tekrar olur.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » »
999 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.