logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-4

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-4

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-4

İbn-i Sina 980 yılında Özbekistan’ın Buhara şehrindeki Efşene köyünde doğmuştur. Ölümü ise 1037’de İran’ın Hamedan şehrinde ölmüştür.

Orta Asya Türkistan sakinlerinin o tarihlerdeki en büyük tutkusu felsefe idi. Başka hiç bir dönem ve bölgedeki insanlar, böylesi bir tutkuya tutulmamışlardır. Bu durum o asrın ve sonrasının tartışma ve bilgiye ne denli bağlı olduklarını da anlatır hiç şüphesiz.

Bölgenin kozmopolit, bireyci ve içten şekilde hümanist olan bir felsefesi vardı. Kendisini eleştirenlerin nazarında ise şüpheci ve dine mugayir ve hürmetsizdi.

Felsefenin en üst noktasına Aristo’dan sonra ikinci öğretmen denilen FARABİ ve birçoklarına göre akıl ile vahyi, mantık ile metafiziği ve Aristo ile Neoplatonculuğu başarıyla harmanlayan İbn-i Sina ulaşmıştı.

Büyük Alman bilgini Adam Mez, Avrupa Rönesans ve hümanizminin Türkistan’daki bu erken felsefi sorgulamanın infilakı olmaksızın vücut bulamayacağı tespitinde bulunmuştur. Ve doğrudur. Az da olsa batıda da fikir namusu olan bilim insanı vardır.

Mantık ilmini matematiksel bilimlere nasıl uygulanacağını ilk gösteren İbn-i Sina’dır. Mantık ilmini FARABİ ve diğer Türkistanlı mantıkçılar hakikate ulaşmakta bir metot ve kaide olarak kullanmaları çok önemlidir.

Tarihteki ilk ve en büyük kütüphaneler yine bu bölgede kurulmuştur. Buhara’da, Merv’de, Ürgenç de ve daha birçok şehirde mevcut idi. Hem de yüzlercesi. O dönemde halifenin kurduğu Bağdat Kütüphanesi de vardı. Batıda ise 780 yılında teşebbüse girişilmiş ancak başarılı olunamamıştır.

Türkistan o çağların tam 400 yıl ilmin, bilimin, felsefenin, teoloji in, her türlüsüne ev sahipliğinde bulunmuştur. Nasıl bir hoşgörü inşa edilmişse herkes fikrini özgürce ifade edebilmiştir.

Artık gelin itiraf edelim. Demokrasi bu bölgeden, bu milletten, bu devletten, bu kadim Türk kültürünün içinden çıkmıştır.

Bu altın çağın bilginleri, bilimsel gerçeklere ulaşmak için; tümden gelim, mantıki tartışma, sezgi, tecrübe ve gözlem gibi birçok yöntem olduğuna işaret ediyorlar. Ve böylece bilimsel teşebbüslerini hem genişletiyorlar hem de derinleştiriyorlardı.

Batının aydınlanması 17.yüzyıl ile başlarken bundan yedi yüz, sekiz yüz yıl önce Türkistan Türkleri tüm dünyanın bugünkü medeniyetinin başlangıcı olmuştur.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
1038 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.