logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-54

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-54

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-54

Başarılı bir araştırmacı olan Kırgız D. İman Kalov, kule minareler konusunda yeni bir fikir ortaya atmıştır. Modern teknolojilerden istifade eden İman Kalov 11. ve 12. asırda Karahanlılar idaresindeki topraklarda minareleri uzunluklarını ölçmüştür. Ardından temellerinin çapına bakmıştır ve 1.666 oranına ulaşmıştır. Bu oran aşağı yukarı hepsinde aynıdır.

11. asırdaki benzer kulelerin inşasını aynı mimarların ve inşaat ustalarının yaptığı tahmin edilmektedir. Bir iş bitirdikten sonra diğer şehre giderek bu kule minare inşasını yaptıkları tahmin edilmektedir. Avrupa bir asır sonra Gotik katedralleri inşa etmesi bize şunu söylemektedir; model olarak Türkistan’ı aldıkları kesindir.

Türkistan’ın bu kule minareleri, Karahanlılar için aynı zamanda bir güç gösterisini temsil etmekteydi. Bundan dolayı meşhur sanat tarihçisi Ernst Dietz, bu minarelerin seyyahlar için rehber, resmi kararların ilanı için ise iletişim aracı olduğunu ve Buhara gibi başka yerlerde de ölüm cezalarının infazı için kullanıldığını belgelemiştir. Bunu belgelemek, minarelerin dini bir vazife ifa ettiklerini inkâr etmek manasına da gelmemelidir!

Bu kule minarelerin yapılması ile ilgili bir iddiada şudur; eski Türklerin ölen liderlerinin mezarlarının üzerine diktikleri “balbal” adı verilen taş yapılardan geldiği düşünülür.

Ortaçağda yaşamış bir İtalyan seyyah, ismi bilinmiyor. Buhara’daki Kalyan Minaresi’nin desenlerinden öyle etkilenmişti ki bu desenlerin aynısını Venedik’teki Doge Sarayı’nın dış cephelerindeki tuğlalarda kullanmıştı.

Meşhur Roma ve İtalyan mimarisinin temelinde Türkistan yatar. Lakin bizim bundan haberimiz bile yok. Onun için durmadan İtalya ve diğer Avrupa hayranları niçin Türkistan’a gitmezler niye?

Camiler, türbeler ve daha birçok anıtlar yapmalarına ilave olarak Karahanlılar “vakıf” adı verilen hayır kurumları kurmuşlardı. Vakıflarla ilgili bir tarihi dönüm noktasıdır. Daha önce var mıdır, yok mu dur bilinmez. Lakin Türk milleti kurumsal olarak vakfı sosyal hayatın içine ilk sokan ve uygulayan bir millettir.

Karahanlı hükümdarlarından biri Semerkant’ta bir hastane inşa ettirerek, sadece hekimlerin ve yardımcılarının maaşlarını değil aynı zamanda mutfak, ısınma ve ışıklandırma masraflarını da üstlenmiştir.

Buyurun dünyadaki ilk sosyal devlete bir örnek. Toplumunu böylesi bir sağlık yatırımı ve koruması ile ilgili başka bir örnek var mıdır?

Karahanlılar ayrıca dindar gençlerin Sünni inancın geleneklerine göre eğitim verecek medreseler kurmuşlardı. Ne güzel bir akıl değil mi? Bu olaydan bin sene sonra devlet aklımız kaybolur, yerine FETÖ ve onun gibi imansızların eline düşer Türk çocukları.

Efendiler bunun vebali hem dünyada hem ahirette çok ağır olacaktır.

Gerek kent, gerekse göçebe kültürün uyum sürecini şekillendiren Karahanlılar, bu dönemde yaşamış olan filozof, şair ve devlet adamı Balasagunlu Yusuf Has Hacip’tir.

Kutadgu Bilig isimli kitabını, Kaşgarlı Mahmud’un eserine başlamasından 3 sene önce 1069 bitirmişti. Yusuf Has Hacip’in en büyük başarısı canlı ama konuşması zor Türkçeyi esnek bir edebiyat dili olarak şekillendirmesi ve düzene sokmasıydı. Ardından bu dili kullanarak, tahsilli bir İranlı’ya ya da Arap’a hiç yabancı olmayan bir konuda 200 sayfalık manzum bir eser vermişti. Konu, idarecilere verilen tavsiyelerdi. Bu kitap kültürel kaynaşmanın mükemmel bir örneğidir.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » »
782 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.