logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-60

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-60

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-60

Gazneli Mahmud

Mahmud’un Sarayına, Hindu heykellerin eritilmesiyle elde edilmiş altınlarla kaplı kapılardan girilmekteydi. İçerideki koridor altın ve lacivert taşlarla süslü mozaiklerle doluydu. Yerler Hindistan’dan getirilmiş kare ve altıgen şeklindeki beyaz mermerlerle döşeliydi. İndus havasından gelen büyük ağaçlar çatılarda ve sütunlarda kullanılmıştı. Ardından Sultanın kubbeli kabul salonuna ulaşılmaktaydı. Burada yer alan altın kaplı taht İran ve Mısır’dakileri gölgede bırakıyordu.

Kazılar hem sarayın hem de caminin Mahmud ve halefleri döneminde hiç olmadığı kadar dolu olduğunu doğrulamaktadır. Mahmud Hindistan’dan getirdiği bazı heykelleri cuma Mescidi’nin kapısına koymuş ve girenler tarafından çiğnensin istemiştir.

Gazne’nin mübalağı seven Katip Urbi’nin iddia ettiği gibi; diğer kentlerden büyüklük, geniş çarşıları ve ihtişamlı yapılarıyla gölgede bırakıp bırakmadığı kesin olmasa da kısa bir süre içerisinde uluslararası bir ticaret merkezine dönüştüğü kesindir. Mahmud için ticaret ve ticaretin ihtiyaçlarına göre bir şehir planı değil daha çok gücünün ve azametinin ifadesi olacak binalar yaptırmak istemesidir.

Mahmud, Memun Hanedanlığı’nı yıktıktan sonra Ürgenç’te bir Zafer Kulesi inşa ettirmiştir. 62 mt. uzunluğundaki kule halen ayaktadır. Kutluğ Timur Minaresi diye adlandırılmaktadır.

Mahmud’un minareye düşkünlüğünün en büyük örneklerinden biri Afganistan’ın Helmend Vadisin’de kalan Leşkeri Bazar’da yaptırdığı saraydır. 25 metre uzunluğundaki bu kemer merasimler için yaptırılmıştır. Hala Bost kentinin hemen girişinde ayakta duran kemer Mahmud’un ölümünden sonra inşa edilmiş olmasına rağmen boyutları Mahmud’un kışlık başkentindeki her şeyin devasa olduğunu doğrulamaktaydı.

Mahmud’un asıl sarayı, nehrin kıvrıldığı 500 metre boyunca uzanmaktaydı.1929 ila 1952 yılları arasında Fransız arkeologlar tarafından yapılan kazılar içinde onlarca odanın olduğu yüksek surlarla çevrili ama ferah bir külliye bulmuşlardır.

Bu külliyenin etrafında ortadaki bir avluya açılan, dört tane kemerli kapı (Eyvan) vardı. Dört kapılı örneklerinin en eskisi olan bu yapı bir örnek teşkil edecekti. Sonraki 500 sene boyunca dünyanın farklı yerlerindeki Müslüman mimarlar bu örneği taklit edeceklerdi.

Türk milletinin imza attığı bir mimari tasarım daha Afganistan’dadır. Bugün kaç kişi bilir acaba Afganistan’ın bir Türk yurdu olduğunu!

Bugün Kabildeki ulusal müzede bulunan Mahmud’un sarayına ait tasvir parçaları sarayda sakin ve acelesiz bir şekilde vakit geçirmek için av yapıldığını göstermektedir. Mahmud’un oğlu Mesut’un yaptıklarını kaydeden saray tarihçisi Beyhaki Sultan’ın av ile geçirdiği zamanları ve Helmend nehrinde teknesiyle çıktığı gezintileri yazmıştır.

Bugün bile Türkistan’ı ve kültürünü bilmeyen o kadar çok insan var ki. Çok üzücü. Eğer bunu bilmeyenler siyasi iktidar sahipleri ise bu çok daha vahim bir durum demektir.

Tarihine uzak kalan bir gün yok olmaya mahkûmdur, geleceği köleliktir. Tarihimizi bilelim ve sahip çıkalım.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » »
786 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.