logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-62

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-62

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-62

Gazneli Mahmud

Beyhaki, nesirde muhteşem bir kabiliyete sahipti. Yazılarını tarafsızca yazarak okurlarına karşı dürüst idi, korkmuyordu. İlkeliydi. Bin sene önce Afganistan’da böylesi büyük bir devletin kurucularına karşı bile dik durmuş birisiydi. Beyhaki yazılarında zengin bir ifade kabiliyetine sahipti. Akıcı bir dil kullanmaktaydı. Bazen resmiyetten uzaklaşıp muziplik yaptığı zamanlar da vardı ve kendisi ile ilgili çok az bilgi veriyordu.

Gazneli Mahmud, şiir ve şairlere ayrı bir değer vermişti. Mahmud’un Şairler Cemiyeti’nde söylendiğine göre 400’den fazla şairi bulunmaktaydı. Şairler genelde farsça yazmaktaydı. Çok az olsa da Arapça yazan şair de vardı. Kendisi bir Türk olan Mahmud, Türkçe edebiyata hiç ilgi göstermemiştir.

Bu davranış içinde olan birçok Türk devlet hakanları ve sultanlarının Türk dilinden uzak kalmasını ve Türk Kültür hayatına bu denli mesafeli durmasını çokça düşünmüş birisiyim. Neden ve Niçin?

Bulabildiğim net bir tanım yok. Ancak sonuçları itibariyle bakabiliyorum. Sadece Gazneli mi? Hayır! Selçuklu da aynı Osmanlı da aynı. Bu devletler Türk devleti mi? Evet!

Sosyal ve kültürel alanda ise devletin başı ve erki ile toplum aynı yerde değil. Çünkü Selçuklu da, Osmanlı da dil konusunda Farsça ve Arapçanın etkisi altında kalmıştır ve Türk milletine ve tarihine karşı sorumsuzca davranıp kötülük yapmıştır.

Niye böyle düşündüğümü kısa ve öz bir örnekle anlatayım;

7. asırdan itibaren Türkler İslam ile tanışmış ve kitabı olan Kur’an-ı Kerimi okumuştur.

Şimdi size sorarım? Okuyup ve anlamadığı bir kitabın ne karşılığı olabilir. Hiç! Bunu gören ve çözüm üreten kişi tam 1200 sene sonra Atatürk’tür. Kur’an-ı Kerimi şahsi parasından karşılamak sureti ile Türkçeye çevirtmiş ve halkın anlamasını sağlamıştır.

Batılılar bunu 1530’larda başlayıp başarmışlar. İncil’i Latinceden kendi dillerine tercüme ettirerek aydınlanmayı başlatmışlardır.

Bu üç kişi; Fransa’da 1. Fransuva, İngiltere’de 8.Henri, Almanya’da Martin Luther, İncil’i kendi dillerine çevirerek, başta Vatikan olmak üzere tüm ruhban sınıfına savaş açmış ve bugüne batı medeniyetini inşa etmekte öncü olmuştur.

Atatürk, 1929 yılında Kur’an-ı Kerim çevirisi yaptırmış. Elmalılı Hamdi’ye ve Türk milleti 1200 sene sonra Allah’ın (c.c.) bize neler söylediğini çok şükür anlar olmuştu. Bu vesile ile Atatürk’e ve çeviriyi yapan Elmalılı’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun inşallah.

Sahi bugünde Türkiye’de ruhban sınıfı aynı yolu izleyerek, insanları kendi dilinden kolayca anlaşılan Kur’an-ı Kerim’den niçin uzak tutuyor.

Lakin her şey için çok geç. Türk milleti Rabbi olan Allah’ı (c.c.) anlamada ve öğrenmede kimseye muhtaç değil hamdolsun.

Buraya nasıl geldik. Türkistan’dan!

Dil konu olunca istedim ki her şey ayan beyan bilinsin. Kuru hamaset ile boş laf ile sahte cennet vaadi ile bir iş yapılamaz.

Atatürk, nasıl görmüşse milletin aydınlanma yolunu, biz de o şekilde gayret edeceğiz.

Dinimizi, dilimiz ve kültürümüzü bize ait olan Türkçe ile yazıp, konuşarak anlaşılır kılacağız inşallah.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » »
808 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.