logo

YOZLAŞMA ve MANEVİ ÇÖKÜNTÜ

YOZLAŞMA ve MANEVİ ÇÖKÜNTÜ

Her şey emrine verilen insan, maddî/beden ve manevî/ruh olarak iki cepheye sahiptir. Dünya hayatı, ruhun maddeye büründüğü bedenle olduğundan, maddî yön ön plana çıkıp manevî cephe olan ruh ihmal edildiğinde, özünden uzaklaşan insan yozlaşmaktadır.

Ruhundan uzaklaşan insan, bunu stres ve bunalım olarak hissederken, dışardan bakıldığında bunun manevi yozlaşmadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Günümüz insanı, hikmet aşığı olarak hakikatini tanıma gayreti gösterip manevî değerleri geliştirme zemini aramadığı/bulamadığı için, manevi bunalım, kararsızlık veya yozlaşma içine yuvarlanabilmektedir. İlahi imza ve rehber olan fıtrat, manevi değerleri bünyesinde bulundurur. Bu anlamda iman/inanç, amel/davranış ve ihlâs/samimiyet insanın manevi gelişimi için gereklidir.

Maddi cehalet gibi, manevi cehalet de kınanmıştır. Maddi cahillik, kariyer hayatını mahvederken manevi cahillik, dünyada yozlaşmaya ve ahirette ebedî mutluluktan mahrumiyete sebep olmaktadır.

Cehalet, öğrenme ihtiyacının bittiği noktada başlar. Cehalet ve gayesizlik de yozlaşmayı getirir. Toplumumuzda kitap ve gazete okuma oranının son derece düşük olmasına rağmen, dedikodu gazetelerinin ve programlarının büyük rağbet görmesi, vakitlerin hiçbir şey kazandırmayan dizilerle ve faydası olmayan işlerle harcanması bu gayesizlik ve yozlaşmanın sonucudur.

İnsanlık için asıl tehlikeli olan ise, inananların birçoğunun gayesizliğinin ve dünyanın gerçeklerinden “bihaber” olmasının yanı sıra, bir ideoloji ve görüşe sahip olan insanların büyük bir kesiminin “bâtıl” ve insanlık için “zararlı” olan düşünceleri savunuyor olmalarıdır. Çünkü bir yanda insanlara zarar verecek düşüncelerin önderleri ve savunucuları, diğer yanda da karşısındaki tehlikenin farkına bile varamayacak kadar boş ve “nereye çeksen gelen” kalabalık bir insan topluluğu bulunmaktadır. Bu durum, milli ve manevi değerleri savunan kişi ve toplumlar için tehlikelidir.

Dolandırıcılık, rüşvet, yolsuzluk, fuhuş, uyuşturucu, adaletsizlik ve bunların benzeri daha pek çok belânın temel nedeni, toplumun genel ahlâk yapısında oluşan bozulmalar ve çöküntülerdir. Allah’ın emrettiği güzel ahlâkın yaşanmamasından kaynaklanan bu yozlaşma, toplumları olumsuz yönde etkilemektedir. Günlük hayatın her alanında bunun örneklerine rastlamak mümkündür.

Dinden uzak bir şekilde ahiret hayatını düşünmeden yaşayan insanlar, hayatları boyunca hep daha fazla dünyevi menfaat elde etme hırsı içinde oldukları gibi, çevrelerindeki insanlara da bu yönde telkinde bulunur, onları da Allah’ın sınırlarını tanımadan yaşamaya teşvik ederler.

Her türlü kötülük ve uyuşturucu madde, insanın maddi ve manevi yapısına çok büyük zarar verir. Mesela, uyuşturucu kullanan bir insanın hayatı da olumsuz yönde etkilenir. Öncelikle çalışarak para kazanması ve ihtiyaçlarını karşılaması imkânsız hale gelir. Bir yandan da uyuşturucu alabilmek için para bulması gerekir. Bu nedenle uyuşturucu kullananların birçoğu, hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu kuryeliği gibi kanun dışı yöntemlerle para kazanma yoluna gidebilirler. Her geçen gün katlamalı olarak daha fazla batağın içine girerler.

Hayat tarzı, eğlenme ve dinlenme şekilleri, kişilerin dünya görüşünün göstergesidir. Bu gözle kendimize ve etrafımıza baktığımızda Müslümanlığın neresinde olduğumuz daha net görülebilir.

İçinde yaşadığımız dönem, dinî ahlaktan uzaklaşmış ve çevrelerini de böyle karanlık bir yola çekmek isteyen insanların çoğunlukta olduğu bir zamandır. Bundan dolayı günahta sınır tanımama, saldırganlık, manevi çöküntü, ahlaki değerlerin yitirilmesi, bir ayette geçen ifadeyle “çirkin hayâsızlıkların” yaygınlaşması, fuhşun, sapkın cinsel ilişkilerin, uyuşturucu bağımlılığının, kumarın kısacası her türlü ahlaksızlığın önlenmeye çalışılmadığı bir dönemdir. Haberler veya günlük hayat bu gözle izlendiğinde, insanların dinden uzaklaşmalarının bir sonucu olarak, nasıl bir ahlaki çöküntü içine düştükleri görülecektir.

Müslüman kimliği ve dindaşlık, Kur’ân ve sünnetle şekillenebilir, onunla yaşar. Yozlaşma ise, bu iki değerden uzaklaşmakla başlar. Aslından uzaklaşan kişi ve toplumlar, manevi çöküntüye uğrar. Bunu da maddi çöküntü takip eder. Kökünden beslenmeyen hiçbir ağacın meyvesi olmaz. Tarih bunun şahididir.

Gelişim için iyiden yana değişim kaçınılmazdır. İnsanî, kültürel ve dini değerlerden uzak bir şekilde olgun insan yetiştirmek mümkün değildir. Vicdanların köreltildiği bir toplumda, hakkaniyet ve adaletten uzak yapılarda, mükemmellik ortaya çıkmaz.

Yozlaşma ve manevi çöküntüden kurtulabilmek için; dini eğitimine gereken önem verilmeli, üniversite, okullar, yurtlar, basın, televizyon, internet vs. gibi vasıtalar da, milli-manevî değer ve ideallere göre şekillendirilmelidir. Bir millet ancak düştüğü noktadan ayağa kalkabilir. Mukaddes emanetler bizdedir.

Dr. Hüseyin Emin Sert

Etiketler: » » » » » » » » » »
2535 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.